Ürpertici bir dram. Bu bir film. Soluk soluğa izledim. Henüz Türkiyeye gelmedi.Öyle dramatik bir kesişme ki, ne matematiğin akıl oyunlarıyla cevap bulunabilir... Ne de "kalbinin sesini dinle" pusulalı duygu haritalarıyla...Çözüm sadece yazgı.Anlatayım.Yazgının ilk çizgisi şöyle:Bu yılki Oscar ödülüne aday Sean Penn, filmde B"son"a yaklaşmış bir kalp hastasıdır. Genç, yakışıklı, zeki, duygusaldır. Yaşama umutla bakması gerekir.Ancak... Kalbi artık onu taşıyamıyor. Her an durabilir.Tellerle, plastik borularla elektronik tıp aletlerine ve oksijen tüpüne bağlı olarak bir hastane yatağındadır.Tek umut "Bir ölümle dokusu uyan kalp bulunmasıdır."Ve mucize olur. Göğsünüzde, kalbini taşıdığınız ve onun sayesinde hayata döndüğünüz adamın kalbini taşıyorsunuz, kadın da size âşık. Sizden kocasını öldüren ve size böylece hayat bağışlayan adamı öldürmenizi istiyor. Yazgının ikinci çizgisi...Bir trafik kazasında, meçhul bir sürücü, genç bir baba ve iki kızını öldürüp kaçmıştır.Ölen adamın genç ve güzel eşine doktorlar, "artık kocasının yaşama olasılığının kalmadığını" bildirir, "kalbinin, bir hastaya nakli için onayını" alırlar.Yazgının üçüncü çizgisi...Yaşamın tüm belalı işlerine bulaşmış bir genç adam...Hapiste, artık arınmaya karar vermiş, kendini dine adamıştır.Cezasını tamamladıktan sonra cebindeki birkaç dolarla piyango bileti alır. Bir kamyon kazanır.Bu piyangodan çıkan kamyonla taşıma işleri yapmakta, eşi ve iki kızıyla huzurlu yaşam sürdürmektedir. Akşamları aile sofrası, dualarla açılmaktadır.Ancak kutsal kamyonuyla, trafik kazası yapar.Genç bir baba ile iki küçük kızını öldürür.Gerçi, kazayı onun yaptığını gören, aracının plaka numarasını kaydeden olmamıştır. Ama... Adam vicdan azabıyla kıvranmaktadır. Polise teslim olur. Aranan kalp bulunuyor Ve bu üç ayrı çizgi, kıvılcımlar çıkararak kesişir.Sean Penn, sağlığına kavuşmuştur. Kalbini taşıdığı adam nasıl biriydi diye öğrenmek ister. "Vericinin" adresine ulaşır. Perişan haldeki dul eşi/kızlarını da yitirmiş, kendini alkole ve uyuşturucuya kaptırmanın eşiğindeki genç anneyi bulur.Aralarında bir yaklaşma olur.Sean Penn, genç kadınla fiziki bir beraberlik yaşamadan önce onu uyarır:"Bilmediğin bir şey var. Ben göğsümde kocanın kalbini taşıyorum.."Bu sözlerle, ilişki yıldırımla çarpılmış gibi olur. Ama...Alevler, aralarındaki ilişkiyi küle dönüştürmez.Tam tersine alev alev bir aşk oluşur.Öte yandan, trafik kazasını yapan adamın eşi, piyangodan çıkan kamyonu satmış, parasıyla iyi bir avukat ve kefalet bedelini ödemiştir. Adam tahliye olmuştur. Ama...Sık sık sinir krizleri geçiren kadın, Sean Pennden, trafik kazasını yapan adamı öldürmesini istemektedir. Çizgiler kesişiyor Öyle bir düğüm ki...O trafik kazası ve bunu yapan adam olmasaydı, Sean Penn, çoktan ölmüştü. Bu rüya gibi aşkı yaşatan kadını tanıyamayacaktı. Yani... Hayata dönüşünün ve hayatını kanatlandıran aşkın nedeni olan adamı öldürmesi isteniyor. Kadın, Sean Penni onsuz yaşayamayacak kadar seviyor. Ama ona bu aşkı - bir dramla da olsa - bir bakıma hediye eden adamı öldürmesini istiyor.Adam, inancıyla birlikte bir baba ve iki kızının ölümüne neden olmanın ve her şeyin bozulmasının acısı içindeyken şimdi öldürülmek, geride kendi iki çocuğunu ve eşini, güvencesiz bırakmak olasılığı ile karşı karşıyadır. Sean Penni öldürmek bir çıkışsa... Ya Tanrı inançları?....Bu düğümü akıl oyunları da, kalbin sesi de çözemiyor. Çözüm, çizgileri kesiştiren yazgıda........Filmin adı 21 Gram...Hani o Ertuğrul Özkökün yazdığı "İnsan Kadavralarının İlginç Yaşamı" adlı kitapta bilimsel deneylerle ortaya konan ruhun ağırlığının 21 gram olduğu iddiası filmin felsefesi. 21 gramlık bir ruh insan yaşamlarına milyon tonluk bir dağ yüklüyor. g.civaoglu@milliyet.com.tr Düğüm