Bir çeyrek yüzyıl önce Türk Silahlı Kuvvetleri, K. Kıbrıs'a çıkmıştı.
Jetlerimiz Rum mevzilerini bombalıyordu. Gemilerimiz Ege'yi, Akdeniz'i yırtarak adaya ilerliyorlardı. Dünya şok halindeydi.
Hadise çok yönlü, tarihi bir dönüşüm yaratmıştır.
Şöyle ki:
- İLK KEZ: Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan sonra, ilk kez bir sınır ötesi harekatla başka topraklarda egemenlik kurmuştur. Bayrak dikmiştir.
Gerçi daha 1960'lı yıllarda merhum İnönü'nün Başbakanlığı döneminde, jetlerimiz gene Kıbrıs'ı bombalamışlardı ama bunu dünyaya "sınırlı polis müdahalesi" diye ilan etmiştik.
Havadan bombalamakla yetinecektik.
Öyle oldu.
O tokat bir süre Rum kıyımını durdurdu.
Ama...
10 yıl sonra, bunu kalıcı harekatın izlemesi zorunlu olacaktı.
Sadece Türkiye Cumhuriyeti'nin değil, Osmanlı dönemini de kapsayan yüzyıllardan bu yana, Türkiye ilk kez bir silahlı çatışma sonrası toprak kazanmıştır. Egemenlik alanını genişletmiştir.
- DERS: Aslında Türkiye, ilk dersi Hatay'ın ilhakı ile vermişti.
Ancak silah kullanılmamıştı.
1974 Kıbrıs Harekatı ile - gereğinde silah kullanarak da - onurumuzun ve ilkelerimizin gereğini yapacağımız gösterilmiştir.
Terörist Abdullah Öcalan'ı Suriye'den isterken ve bu konuda kararlılık açıklanırken, Kıbrıs dersi hiç kuşkusuz etkili olmuştur.
Türkiye'ye karşı karanlık tezgahları düzenleyen ve düzenleyecek olan başka ülkeler için de bunlar kulaklara küpedir.
Türkiye'nin, K. Irak'a ve - medyaya pek yansımasa bile - Suriye topraklarına harekatları da, bazı olası yanlışlardan caydırıcı ulusal akupunktur dokunuşlarımızdır.
Demokrasi katkısı
- YUNANİSTAN'IN TARİHİNİ DEĞİŞTİRMEK: 1974 Kıbrıs Harekatı, Atina'daki
Albaylar Juntası'nı çökertmiştir.
Kıbrıs'taki faşist
Sampson darbesini de yok etmiştir.
1974 Harekatı, hem
Ada'nın
Rum Kesimi'ne, hem
Yunanistan'a demokrasiyi getirdi.
Dahası...
- Henüz hazır olmadığı halde - bir daha junta pençesine düşmemesi için
Yunanistan'a
Avrupa Birliği üyeliği verildi.
Şimdi
Kıbrıs Rum Kesimi'ne de aynı kapı açılıyor.
Tarihi yanılgı
- AVRUPA'YI ISKALADIK: O sırada
Bülent Ecevit Başbakan'dı.
Yunanistan, Avrupa Birliği'ne tam üye yapılırken, prestijinin doruğundaki
Türkiye'ye de paralel ve eş zamanlı
"tam üyelik" önerisi yapılmıştı.
Ama biz
- kırmızı balmumlu - o daveti geri çevirmiştik.
"Onlar ortak, biz pazar olmayız.Avrupa'nın bahçıvanı olmayacağız" gibi geleceği görmek özürlüsü tutumla
Avrupa'yı ıskaladık.
- AMBARGO YANLIŞI: Hem de ne zaman?
ABD, kongre kararıyla
Türkiye'ye silah ambargosu koymuş... Ekonomik yardımı kesmiş...
ABD ilişkilerimiz buzluğa konmuş...
O sırada
AB'ye tam üyelik
ABD dayatmasına karşı bir seçenek.
Washington'ı hizaya getirebilecek bir ağırlık.
Ama inanılması imkansız bir tarihi ıskalamayla
Tanzimat'tan beri süren
Batılılaşma hazırlığını sayıya çeviremedik.
Çünkü o zamanın demokratik sol seçeneği
Moskova... Üstelik o zamanların söylemiyle
"Ho Shi Mink'in duvarı yıkması, devrim yapması gerekiyordu. Türkiye ise kapının tokmağını çevirir, kapıdan duvarın öbür tarafına geçibilirdi(!)"
Duvarın öbür tarafının ne olduğu zamanla görüldü.
Ne Sovyetler Birliği kaldı... Ne uydu ülkeleri.
Üstelik eski Sovyet uyduları, Bulgaristan bile Avrupa Birliği'ne tam üye olmak sürecinde, biz ise "duvara(!)" kafamızı vuruyoruz.
Bu kez de "Avrupa tek seçenek değil, Avrasya'ya, Asya'ya açılırız. Bölgeye ağırlık koyarız" gibi söylemler üretiliyor.
Batı'dan büsbütün kopuyoruz.
"KKTC bağımsız devlettir" söylemleri ya da "KKTC ile bütünleşme hazırlıkları" bu süreci hızlandırabilir.
Türkiye'yi o yol ayrımına doğru iten ABD'nin, AB'nin sığ politikaları, bizim kadar onların da çok şey yitireceklerini keşke görebilseler.
Sağduyulu İsmail Cem'in işi zor.
Yazara E-Posta: gcivaoglu@milliyet.com.tr