Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Tartışılıyor: "28 Şubat darbe miydi?
Çin devriminin lideri Mao'
ya sormuşlar:
"Siz büyük bir devrimcisiniz. 1789 Fransız devrimini nasıl yorumluyorsunuz?"
Mao'
nun cevabı: "Yorum yapmak için henüz erken" olmuş.
28 Şubat tartışmaları, hem zamansız hem de bir değerlendirme için henüz erken mi?
28 Şubat Konsepti'nin 4.aşamasının 10 yıllık bir süreci kapsadığını ve henüz yarısına bile varılmadığını unutmayalım.
Ancak... Konuya kalın çizgileriyle gene de değinelim.
"Bu Hükümet, 28 Şubat'ın ürünü mü?"
Elbette "28 Şubat sürecinin FP'yi çok geriletmiş olduğu" bir gerçektir.
Ama. ..
FP yöneticilerinin sağduyu yoksunluğu ve vaadettiklerinin sadece hayal olduğunun iktidara geldiklerinde ortaya çıkması, etken değil miydi?
Asıl Abdullah Öcalan'ın yakalanarak Türkiye'ye getirilmesi ve yargılanması, 18 Nisan seçimlerini etkilemiştir.
Seçmen, Bülent Ecevit ve onun partisi DSP yi, bu büyük olayın sahibi olarak görmüş ve 18 Nisan seçimleriyle ödüllendirmiştir.

28 Şubat sürecinde Genel Kurmay İç Güvenlik Harekat Daire Başkanı ve Başbakanlık nezdinde Askeri Baş Danışman olarak görev yapan Tuğgeneral Kenan Deniz'e göre; "Bölücü ve irticai faaliyetlere izin verilmesi, devletin intiharı demektir. Devletin intiharına izin verilemez."
28 Şubat'
ın bir ayağı buydu...
Diğer ayağı ise; "Demokrasinin de intiharı gibi görülebilecek bir yöntemin uygulanmaması"ydı.
Her ikisinin bileşkesi, "bu kez de silahsız güçler yapsın" söylemini ve yöntemini geliştirdi.
Genel Kurmay'da işçi - işveren kuruluşlarına, barolara, üniversitelere, bazı sivil toplum örgütlerine, medyaya, savcı ve hakimlere verilen brifinglerle "demokrasi platformu" diye anılan "silahsız kuvvetler birliği" hedeflenmişti.
Bu platform, Susurluk'tan sonra ikinci kez siyasal ağırlık koymaktaydı.
Onlar mı darbe(!) yaptılar?
Orduya gelince...
TSK'nın görüşleri, asker - Cumhurbaşkanı ve siyasi iktidar üçgeninin Anayasal kurumu olan Milli Güvenlik Kurulu'nda dile getiriliyordu.
Yani... Hukuk platformunda!... Hiç değilse şekilde...
"28 Şubat kararları" bu kurulda alınmıştı.
Dönemin Başbakanı Erbakan, Başbakan Yardımcısı Çiller ve kuruldaki Bakanlar tarafından da imzalanarak hükümete iletilmişti.
Yani... Başbakan, Başbakan Yardımcısı ve Bakanlar, kendilerine karşı darbe(!) yapmış mı oluyorlardı?
Bunları yazıyoruz ama, birileri "dönemin Genel Kurmay Başkanlığı Genel Sekreteri bile 'bu bir post - modern darbeydi' dedi. Sen neden bahsediyorsun?" diye sorabilir.
O başka...

28 Şubat'ın yıldönümü değil...
28 Şubat sürecini anımsatan bir ortam, söylem de yok...
Oysa, hiç yoktan ortaya "asker" odaklı bir siyaset tartışması çıkmıştır.
"Beyaz Enerji Operasyonu" ile birlikte "askeri rejim" tartışmaları... Harp Akademileri Komutanlığı'ndaki bir sempozyumun, gene "asker ve siyaset" yörüngesine oturtulması... Ve nihayet... 28 Şubat dönemi Genel Sekreteri Erol Özkasnak'ı da içine alan "28 Şubat darbe miydi?" polemiği...
Yazının başındaki duyarlı ikileme dönelim.
"Devlet, elbette intihar etmemelidir."
Ama demokrasi de intihar etmemeli.
Gereksiz ve zamansız tartışmalarla, yapay gündemlerle siyasi partileri, Silahlı Kuvvetleri, medyası yara aldıkça, demokrasi de zayıflar.
Elbette hiçbir kurum "tabu" değil. Eleştirilebilir.
Ama... "Kurumlarımızı evrensel skalaya uyumlu hale getirmek" gibi ciddi bir hedef varsa, üslup ve özen de o düzeyde olmalı.