Kemal Derviş'in "3 ayaklı krizden çıkış için modeli", Brezilya ve G.Kore'den esinleniyor.
Şöyle ki:
Birinci ayak; "Ulusal Program"dır...
"Peki neden gecikiyor?"
Ulusal Program hedefler koyar. Takvime bağlar.
Gecikme nedeni; Hedeflerin tam saptanamamış olmasıdır.
Derviş için "Türkiye koşullarına uyum zorlukları, siyasetçilerle örneğin Öksüz gibi bakanlarla henüz tam anlaşamamış olmak, içerden çelmelenmek, Hükümet ortağı parti liderlerinin aralarındaki çekişmelerin girdaplarında zaman zaman dönmek" gibi etkenler elbette var.
Ama... Derviş gecikmiyor.
2 modelden biri olan Brezilya'dan esinlenerek ve bilerek, isteyerek bekliyor.
Kriz sırasındaki Brezilya Merkez Bankası Başkanı olan Arminio Praga'ya göre; "Kriz fırtınası eserken, ortalık toz dumana karışmışken, enflasyon, dalgalı kurun yıllık oranı, üretim, ihracat, büyüme, gelir dağılımı ve gelir hedefleri ve bütçe hedeflerini açıklamak yanlış olabilirdi... Aceleyle açıklanacak hedefler, birkaç ay içinde tutmayabilirdi. Toplumda tüm güven yitirilebilirdi. Serinkanlı olmak, toplumu tek tek bütün kesimleriyle ve siyasi yapısıyla hazırlamak daha önemliydi.
Uçuşan tozların inmesi beklenilmeliydi." (Finance&Development - 20 Mart 2000 - sf.17.)
İşte Derviş'in uygulamakta olduğu yöntem budur.
Çünkü... Hükümet'e güven aşınmıştır, ama o taze başlangıçtır.
Kendine olan içte ve dıştaki güveni, saygınlığı bozmak istemiyor.
İkinci ayak; "Sosyal uzlaşma - dış destek."
Toplumun bütün kesimleriyle birkaç kez konuşmuştur.
Sınırların ötesindeki temasları tamamlanmıştır.
Böyle bir programın ihtiyacı olan yasaların çıkması yolunda da hayli mesafe almıştır.
Artık hedefler görülmektedir. Programın açıklanması yaklaşmıştır.
Bu bağlamda sosyal uzlaşma için de - bazı noktasal eylemler, alevlenme mesajı verse de - aslında toplumun genel isteği "sosyal patlamaların yaygınlaşması" değil "istikrar programıyla sakin sulara varma" özlemidir.
Memur maaşları ve işçi ücretlerine dönük açıklamalar da bu ortama katkıda bulunmakta.
Ve nihayet 3.ayak... Siyasal güven.
İkilem şöyle:
1. "Hükümet'in seçeneği yok. O halde programı o uygulayacak.
Fakat halkın güvenini çok aşındırdı.
Arkasında toplum desteğini bulamazsa nasıl başarır?
2. Başka bir Hükümet kurma çabalarıyla siyaset yeniden karışırsa ya da seçime gidilirse, ekonomi programı çöpe atılmış olur.
Türkiye zembereklerinden boşanır."
İşte burada Derviş'in G.Kore modeli öne çıkıyor.
Derviş, planı nefesi yettiği yere kadar uygular.
Sonrası?
G.Kore'de IMF ile anlaştıktan sonra siyasi partiler biraraya geldiler ve aralarında anlaştılar.
"Ülke seçime giderse, iktidar seçim ekonomisi uygulamayacaktı. Seçimden sonra iktidar olurlarsa bu ekonomi programının süreceği yolunda, kamuoyuna ve IMF'ye söz veriyorlardı."
İşte "tam" siyasi güven budur.
Derviş, önümüzdeki hafta muhalefet parti liderlerine gidiyor.
Baykal'dan önemli bir görüş dinleyecektir:
Baykal, "Bu ekonomik program, artık tek iktidarla tamamlanamaz.
Ardarda birden fazla iktidarla sürdürülecektir.
Bunun için de şimdiden diğer partilerin katkılarıyla ulusal programın tam ulusal hale getirilmesi gerekir" diyecek.
Baykal'ın bu görüşü, seçim olsa da olmasa da güvencedir.
CHP'nin oyları yükselişte olduğu için geleceğe dönük olası iktidar ortağı adayının güvencesi gibi görülebilir.
Oyları yükselmekte olan Tansu Çiller'in de hırçınlığı bırakıp Baykal'dan esinlenmesi gerekir.
FP'li Bülent Arınç'ın "15 yasanın çıkmasına destek veririz" söyleminin kamuoyunda bıraktığı olumlu izlenim dikkate alınmalı.
"Ülke hepimizin" sözünün bir ağırlığı vardır.