Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

30 Ağustos milletin makus talihinin kırıldığı tarihtir.
Bu topraklara çöken 200 yıllık karanlık üzerinde güneşin doğuşudur.
Atatürk’ün psikolojisini anlatan kitabın yazarı Prof. Vamık Volkan onun, acı yüklü bir ulusa, “sevinmek, mutluluk, şenlik” yaşatmaya odaklı tutkusunu anlatır.
30 Ağustos işte bu mutluluk tohumlarının çatladığı, çiçeklerin açtığı sürecin başlangıcıdır.
Vamık Volkan Hoca özetle ve mealen şöyle anlatır:
......................
Mustafa Kemal yaslı bir ailede doğmuştu.
Kardeşlerinden birini kaybetmişti.
Mezarını kurtlar açmıştı.
Ailede bunun kederini yıllarca paylaştı.
Çocuk yaşta babasını da kaybetti.
Gene yas, gene keder...
Mustafa Kemal hep hüzünlü gördüğü annesini çocuk şakalarıyla neşelendirmeye çalışırdı.
Büyüyüp askeri okuldan tatillerde eve geldiğinde annesine “sema” yaptığı da olurmuş.
İlerideki yıllarda sürekli savaş kaybeden, topraklarını yitiren göçe zorlanan, yoksulluk ve acılar içindeki insanlar ile annesi arasında paraleller kurdu.
“Makus talihi” kırmaya ve milletine mutluluklar yaşatmaya adadı kendini.
Gördüğü Avrupa ülkelerinden neşeli insan manzaraları, festivaller, şenlikler, balolar, meydan konserleri neden kendi ülkesinde de olmasındı?
30 Ağustos zaferinden sonra Cumhuriyet’in simgesi işte bu “mutluluk” tutkusu oldu.
Söylevlerinde “ne mutlu Türküm diyene” seslenişleri bu psikolojiyi aşılamak amaçlıydı.
30 Ağustoslar, 29 Ekimler, 23 Nisanlar, 19 Mayıslarda, fener alayları, askeri geçitler, mavi göğü yırtan uçak gösterileri, balolar da bu amaç içindi.
Milyonlar, meydanlara, sokaklara akardı.
Askeri geçitlerin, Hava Kuvvetleri gösterilerinin “topraklarımızı işgale kalkışanları yenerek kovan askerimizle gurur duyuyoruz“ mesajını veriyordu.
Böylece 200 yılı aşkın süre sürekli toprak kaybetmiş bir ulusun insanlarına hem “özgüven” hem de “bağımsızlık gururu” yaşatıyordu.
Milli bayramlardaki şenliklerle, fener alayları ve balolarla “yaslıydık ama artık mutluyuz” psikolojisi yayılıyordu.
.....................
Ve şimdi, bir de aşağıdaki satırları okuyun.

Haberin Devamı

DANS EDEN KADIN

Haberin Devamı

30 Ağustos geleneğini yitirdiğimizi gösteren bir “Zafer Bayramı’ydı” dün...
Nerede o neşe, o mutluluk, caddelere taşan milyonlar, şenlikler!..
Gerilim yüklü, asık suratlılarla “zorunlu formalite” kutlamalar...
Bu büyük günde muhalefet liderlerinin katılmadığı bir Çankaya daveti...
Silahlı Kuvvetler rütbeli mensuplarının 3’te 1’ine yakınının hapishanelerde olduğu bir “Zafer Bayramı!..”
İktidarın ve başta CHP olmak üzere muhalefetin “alternatif törenleriyle” bölünmüş siyaset kadroları.
AK Parti iktidarı döneminde “30 Ağustos Zafer Bayramı Balosu mu olurmuş?”
Peki...
CHP’deki ofisinde “dans etti” gerekçesiyle ceza olarak görevine son verilen ve sonra da tepkiler üzerine “kazı çevirip” istifa etmeye zorlanan “kadın çalışan olayına” ne demeli?
Atatürk Türk kadınının dünya çağdaşları gibi dans etmesini topluma kabul ettirmek için neler çekmişti...
Kurduğu partide tutuculuğun “dans eden kadının kovulmasına karar verecek tırmanış yapması” için mi?

ALLAH TARAFINDAN...

SİLİVRİ’DEKİ Genelkurmay eski başkanı em. Org. İlker Başbuğ, 30 Ağustos kutlama mesajı yazmış.
İlk paragraf şöyle:
Gazi Mustafa Kemal Paşa, Büyük Taarruz’un başlayacağını Ankara’ya gönderdiği mesajla şöyle bildirmişti:
“Batı Cephesi’ndeki ordularımız Allah tarafından gösterilen doğru yola dayanarak, Ağustos’un yirmi altıncı Cumartesi günü düşmana taarruza başlayacaktır.”
....................
Atatürk’ün “Allah inancı” üzerine “kelam” edenlere ve “kalem” oynatanlara bu mesajdaki “Allah” ilhamı için “anlayana” deyip geçiyorum.