"İngiliz Kraliyeti'nin bir taç giyme törenini planlanlarken bile dönüp önceki yüzyıllarda atalarının taç giyme törenlerinde neler yaptıklarına bakabilmesi gibi, gelenek sahibi bir gazete de kendi geçmişine bakabilir."Martin Walker - Basının Gücü
Milliyet'in
50. kuruluş yıldönümü, böyle bir onurlu
"geçmişe bakış"ı yansıttı.
Çünkü...
Uzun ömürlülük ve geleneklerin ağırlığı, basında bir tür sorumluluk ve saygınlık oluşturur.
Köklü kurum kimliğine aidiyet ise gururla paylaşılır.
Bu satırların yazarı, o duyguların içindedir.
Yoksa...
Milliyet'in yarım yüzyıllık yayın yolculuğunu, anılarıyla, gözlemleriyle değerlendirecek ve anlatabilecek çok daha eski
Milliyet'çiler var.
Bu bağlamda...
Dolmabahçe Sarayı'ndaki
50. yıl gecesinin
"zamanda yolculuk gösterisi" ayrı bir anlam taşıyordu.
Altı ay
Milliyet'in
50 yıllık bu işlevi nasıl anlatılmalıydı?
Art arda olaylardan görüntüler sıralayıp, üzerlerine
Milliyet'in o tarihlerdeki gazete kupürlerini yansıtmak mı?
Kronolojik bir hafıza tazelemesi olarak
"Evet"...Başka?
Her şey, manşetin ve olayın paralelindeki boyutta değildi ki?
Tarihin akışının yarattığı sosyal ve siyasal dalgalanmalar, neşe, isyan, açlık, sömürü, baskı, devrim, demokrasi ve bütün bunların oluşturduğu küresel felsefe akımları ve onların uzantısı sanat da var.
Milliyet'in başlıkları, yazıları, karikatürleri, koyduğu tavırları, kampanyaları, farklılıkları ancak o zamanların bütün boyutları, böyle bir simülasyon yaşanırsa anlaşılırdı.
O halde...
Bunları kucaklayan anlatım dili olmalıydı.
Yekta Kara ve
Ali Taygun'un
Milliyet için
"ZAMANDA YOLCULUK GÖSTERİSİ" çalışması,
altı ay önce böyle başlıyor.
Bale, orkestra / koro ve dev ekran...
Yani...
Müzik dili, beden dili ve dev ekranda görüntülerle tarihin dili.
Üçü, birbiriyle devinimli sunuluyor.
"Evrensel" Milliyet için
18 ülkeden 160 sanatçı... Wagner'den arabeske...
Bu çok boyutlu anlatımdan bir örnek...
Balet ve balerinlerin bir kısmı sahnede ellerinde sopalarla dans ederken, diğer bir kısmı, yere dökülen ipek şal gibi yumuşak hareketlerle zemine düşüyorlar.
Arkalarındaki dev ekranda ise egemen güçlerin halkları ezdiği son
50 yılın çirkin görüntüleri.
Darbeler, işkenceler, zulüm, açlık...
Müzik ise elbette
Nazi Almanya'sının
Wagner'inden...
Birkaç örnek daha...
68 hareketi, mazlum halkların başkaldırıları...
Söz gelişi
Vietnam...Ve düzene başkaldırının, barışa yönelişin, hippi akımından görüntüleri dev ekranda.
Ona uyumlu dans gösterileri...
Sonra...
ABD'den
Acapella Gurubu, Let The Sun Shine'ı söylüyor.
Bizden, çevre, siyaset ve etik kirlenmeler ekrandaki görüntülerde yer alırken, balet ve balerinlerin özgün hareketleri...
Kültür yozlaşmasının müziğe yansıttığı bazı şarkılar...
Milliyet damgası
Belki...
Gösterinin bu anlatım ayırdına, geceye katılan herkes yeterince varmamış olabilir.
Ama...
Tümünün bu gösteriye odaklandığı ve
Milliyet'in farkını yüreklerinde hissettikleri,
Milliyet'le bütünleştikleri seziliyordu.
Bu iletişim hadisesinin özgün sanat yapıtıyla ifade gösterisi, aslında
Milliyet'in geleneksel düzeyinin simgesiydi.
Tıpkı kraliyet ailelerinin taç giyme törenlerinde olduğu gibi,
Milliyet'in ileride
100. yıldönümünü kutlayacak olan kuşaklar da "50 yıl önce ne yapmıştık?" diye bakacak ve geçmişleriyle gurur duyacaklar.
Yazara E-Posta: gcivaoglu@milliyet.com.tr