KEMAL Kılıçdaroğlu Genel Başkan seçildi.
2015 seçimlerine CHP’nin “artık iç sorunlarını geride bırakarak girmesini” diliyoruz.
CHP kurultayına “partinin sol çizgisinde sağa doğru kırılma” tartışması damgasını vurdu.
Peki, “CHP nasıl sol parti” oldu?
Bu tartışmayı yapanların çoğu henüz partili değilken de bu konu hararetle tartışılıyordu.
Hatta...
Sırf o nedenle CHP kurultayı sürerken salonu terk edenler “Güven Partisi’ni (GP)” kurmuşlardı.
Yani...
Allah selamet versin, CHP’de daha 60’lı yılların ikinci yarısında başlayan “sol ve sol karşıtlığı” 50 yıldır patinaj yapıyor.
İşte o günler.
ORTANIN SOLU MOSKOVA YOLU
1965 genel seçimlerini İnönü’nün başkanlığındaki CHP, Adalet Partisi’nin (AP) başına geçen ve henüz milletvekili bile olmayan 40 yaşındaki Süleyman Demirel karşısında kaybetmişti.
O zamanki lakabıyla “Çoban Sülü” partisini tek başına iktidar yapmıştı.
O sıralarda İsmet Paşa “CHP’nin ortanın solunda olduğunu” söylemekteydi.
Merhum Turhan Feyzioğlu, Emin Paksüt ve Coşkun Kırca üçlüsünün başını çektiği ağır toplar “seçim yenilgisini bu -ortanın solu- söylemine” bağlıyorlardı.
Seçmende tedirginlik yarattiddiasındaydılar.
CHP’nin sola kaymasına karşı olanların sloganı “Ortanın solu Moskova yolu” idi.
O sıralarda komünist rejimin olduğu Sovyetler Birliği’nin başkenti solun simgesiydi.
Bu slogan “hakaret” gibi kullanılıyordu.
Her seçim sonrasında olduğu gibi, CHP o yenilgiden sonra hemen “olağanüstü kurultaya” gitmişti.
Bayrak açan ağır toplara karşı genç Bülent Ecevit, Paşa’nın “ortanın solu” söylemini sahiplendi.
Arkasına İsmet Paşa’nın desteğini aldı.
Kendine merhum Prof. Turan Güneş’i Prof. Haluk Ülman, Doç. Deniz Baykal’dan oluşan ve “Mülkiye Cuntası” diye anılan grubu toplamıştı.
Tahmin edeceğiniz gibi, kurultayda kıyamet koptu.
Sonuç: “ağır toplar” kurultay salonunu kendilerine destek verenlerle birlikte terk ettiler.
Yeni bir parti kurdular; “Güven Partisi...”
..........................
Hesaplaşma bitmemişti.
Feyzioğlu ve arkadaşlarını saf dışı bırakmak için “ortanın solu” hareketinin lideri Bülent Ecevit’i -sureta- destekler gibi yapan partinin gelenekçi diğer ağır topları devreye girdiler.
Örneğin Kemal Satır ve arkadaşları parti içi muhalefete geçmişti.
Ecevit ve ekibi onlara “ortanın göbekçileri” adını takmışlardı.
Kendileri “ortanın soluydular ya!”
Haydi...
Bir olağanüstü kurultay daha.
Bu kez de “ortanın göbekçileri” tasfiye edildi.
GP ile birleştiler.
Ve...
Partinin adı CGP (Cumhuriyetçi Güven Partisi) oldu.
CGP daha sonraları birinci ve ikinci “Milliyetçi Cephe” koalisyon hükümetlerinde yer alacaktı.
Bu arada “ortanın solu” fikrinin sahibi İsmet İnönü de “Bülent Ecevit ve ekibi tarafından” genel başkanlıktan düşürülmüştü.
Bülent Ecevit Genel Başkan oldu.
Artık “ortanın solunu” hafif buluyordu.
CHP “demokratik sol parti” etiketini alarak daha sola açılmıştı.
Ecevit bu süreçte CHP’nin çok partili rejimde alabildiği en yüksek oya erişti.
“Tek başına iktidara” sadece 11 milletvekili eksikle teğet geçti.
FARKI FARK ETMEK
EVET, tekrar edeyim.
Bakın 50 yıl sonra CHP hâlâ “sol-sağ” tartışmasında patinaj yapıyor.
Dünyada artık siyaset teorisinde ve pratiğinde bu söylemlerin sınırları “geçirgenleşti.”
“Liberal” anlayış insan hakları, eşitlik, şeffaflık, adil gelir dağılımı, özgürlük, dil-din-ırk-kültür, renk ayrımı yapmayan, insan onurunu, insani değerleri, yönetimlerin hesap verebilirliğini öne alan modern ve küresel zihniyet coğrafyasına makas değiştirdi.
Kılıçdaroğlu yönetiminde CHP’nin artık sığ sularda 50 yıllık debelenmeyi geride bırakması dileğiyle.
Muharrem İnce’nin konuşması partide bütünlük için geleneksel kurultay elemelerinden farklılığı işaretliyor.
Ama...
Sadece o değil ki...