Şöyle bir korku var: "Hastamızı yitirdik ama hamdolsun ameliyat başarılıydı."
Bu psikoloji tehlikelidir.
Derinleşmeden yok edilmeli.
2008 Türkiye'sinden manzaralar, 1970'li yıllardaki tartışmaları hatırlattı.
1970'lerde terör kudurmuştu. Kan gövdeyi götürüyordu. Gazetelerin birinci sayfalarında terörün o gün kaç can aldığı artık istatistik bildirime dönüşmüştü.
Bugünlerde terör bilançoları her gün gazete sayfalarında, TV ekranlarında yayımlanmıyor mu?
1970'lerde ekonomi de felaket haldeydi.
Bugünlerin Türkiye ekonomisi felaket manzaraları çizmiyor ama yakın gelecek için bu kaygıyı hissettiriyor.
Sözünü ettiğim yıllarda, Bülent Ecevit Başbakan'dı.
Yüzde 42 oy almıştı.
Bugünlerin yüzde 47 oy alan AKP'si gibi, CHP de "Bize kimse muhalefet edemez. Muhalefeti de biz yaparız" diye şişiniyordu.
O süreçte, kenarda sabırla beklemekte olan Süleyman Demirel'e "CHP'nin bu havasının ne kadar sürebileceğini" sormuştum.
Cevabı şöyle olmuştu:
"Teröre karşı sıkıyönetim ilan etmekten başka çare kalmayacak noktaya sürükleniyor. Sıkıyönetim ilan ederse biter, etmezse, akacak kan onu götürür.
Ekonomi çaresi yok, devalüasyon yapacak.
Bunu yaparsa biter. Yapmazsa gene biter."
2008 Türkiye'sinde terör gene kudurdu.
Birand'ın işi... Ekonomiyi ise, 1970'li yılları mumla aratacak bir dünya krizinin tsunami dalgaları vurmaya başladı. Yarınlar ürpertiyle bekleniyor.
Mehmet Ali Birand'ın "Yani işimi kaybedebilir miyim?" sorusuna TV'de Ercan Kumcu'nun "Hiç şüphen olmasın" cevabı mizah gibi görünüyor ama hiç de öyle değil.
Ekonominin aktörleri tıpkı şarkıdaki "Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime" söylemini yaşıyor.
TÜSİAD'ın hükümete uyarıları "ciddi" olmanın ötesinde "vahim..."
Bu siklonun Amerika'da patladıktan sonra Türkiye'ye ulaşacağını görebilmek için "kâhin" olmaya gerek yoktu.
Ama... Ne yazık ki, Türkiye son aylarını, incir çekirdeğini doldurmayacak siyasi gövde gösterileriyle ve bu ülkeyi ayakta tutan sütunlara balyoz darbeleriyle heba etti.
Dolar 1.5, euro 2 YTL'lik psikoloji duvarlarını aştı.
Başbakan Erdoğan'ın bıktıran "Biz iktidara geldiğimizde" diye başlayan kendi dönemine övgü söylemleri bile ne yazık ki özlenecek.
"Hamdolsun" diye başlayan ifadeler ve nutuklar, piyasalarda dikişlerin patlamasını durdurmuyor. AKP, terörün de, ekonominin de önünde hızla yıpranıyor.
Puan yitiriyor.
Ama... Ne bunun için el ovuşturmak, ne de paniğini yaşamak...
AKP, zor günlerin en az kayıpla aşılması için ulusal bir dayanışmanın koşullarını yaratmalıdır.
1970'lerden 2008'in farkı, Meclis'te tek başına bir iktidarın karar alabilecek çoğunluk sayısına sahip olmasıdır.
Bu öylesine önemli bir artıdır ki, keşke güç gösterisi olarak kullanmak, tehditler savurmak yerine, bilinçle ulusun hizmetine verilebilse...
BANKA MÜDÜRLERİ
Ekonomi cephesinin Genelkurmay Başkanı, Merkez Bankası Başkanı'dır.
Oradan güvence gelmesi çok önemli.
Başkan Durmuş Yılmaz'ın bugüne kadar sessizliği iyi olmuştur.
Bugün söylediklerinin yarın yanlış çıkması...
Bugün verdiği güvencelerinin yarın boş çıkması ekonomide müthiş bozgun yaratırdı.
Ama... Galiba artık ekonominin onun sesine ihtiyacı var.
Çünkü... Siyasetçilerin söylemlerinin içleri boş. Ciddi formüller duyulmuyor.
Bunun göstergesi banka şube müdürleri...
Onlar da ekonomi cephesindeki komutanlar.
Her şey onların coğrafyasında yaşanıyor.
Çekilen paralar, gönderilen paralar, kesilen bazı krediler, kısılan musluklar, altın alımları, yastık altlarına yönelişler, banka tercihleri, para akıntıları...
Ve banka müdürlerinin izlenimleri, konuşmaları, zaman zaman kafalarının karışması...
Yüzyılın en büyük ekonomi türbülansı geliyor.
Büyük ulus olmak, büyük sağduyuyu da gerektirir.
Ulusça birlikte ve sorumluluk duygusuyla göğüslemeliyiz gelen dalgayı...