Avrupa Birliği’nin o zamanki adı “Ortak Pazar”dı.
Türkiye ile Ortak Pazar arasındaki Ankara Anlaşması’nın imza törenini izlediğimde gazetecilikte ilk günümdü.
Hukuk Fakültesi 1. sınıf öğrencisi Güneri’nin stajyer muhabirliğe ilk adımı.
Dönemin Başbakanı İsmet İnönü “imza atmaya” zorlukla ikna edilmişti.
Osmanlı’nın Avrupa’ya imtiyazlar tanıyan “kapitülasyonlar” ve borçları nedeniyle Avrupalıların Osmanlı devlet gelirlerinin tümüne el koyduğu “düyun-u umumiye” travması İsmet Paşa’nın hâlâ yürek sızısıydı.
Travmasıydı.
Dışişleri ve Maliye bakanlarına gene “Osmanlı döneminin o hacir konulmuş durumuna düşer miyiz, böyle bir tehlike var mı?” diye sormuş.
Yeni bir anayasa için CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu AK Parti’ye “kapımız açık” mesajını verdi.
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtuluş’tan anında cevap:
“Bizim kapımız ardına kadar açık...”
......................
Politika “var olan imkânları kullanarak sonuç alma sanatıdır.”
AK Parti, CHP’nin “açık kapısından” girse bir sonuç alır mı?
Veya...
10-16 Kasım Atatürk Haftası... Biz de Şeffaf Oda’da iki haftadır Atatürk’ü anlatıyoruz. O, saatlere sığdırılamayan bir deha... Konuklarım aynı... Tarihçi, yazar Sinan Meydan, Atatürk’ün akrabası şair, yazar Selin Söğütlügil ve “Atatürk’ün Sevdiği şarkılar” albümüyle Linda Çandır...
Geçen haftadan devam...
.......................
19 kitap yazan Sinan Meydan’ın kitaplarının odak noktası Ulu Önder Atatürk. Kitaplarının tamamı belgelere dayanıyor. Üniversitelerde okutulmalı, incelenmeli.
5 ciltten oluşan Akl-ı Kemal’de Atatürk’ün akıllı projeleri yer alıyor. Bugünümüze ışık tutuyor, yol haritası olabilir.
Başucunuzda onun bir kitabı olmalı. Şeffaf Oda’da Sinan Meydan Atatürk’ün savaşsız zaferlerini, Atatürk’ün “tek bir kalp olabilmek felsefesinin önemini” anlatıyor.
26. Genel-kurmay Başkanı İlker Başbuğ’un karşılaştığımızda ilk kelimeleri...
“Çok zormuş...”
Komutan-lıktan, Ergenekon kumpasından, Silivri sürecinden değil “tiyatrodan” söz ediyordu.
10 Kasım gecesi Caddebostan Kültür Merkezi’nin fuayesindeydik.
Az sonra İlker Başbuğ Paşa’nın Silivri ikametinde (!!) yazdığı Atatürk kitabından (*) tiyatroya uyarlanan “Mucize” adlı oyun başlayacaktı.
Geçtiği bunca badireden sonra İlker Başbuğ bambaşka bir gezegen olan sanat dünyasına ilk adımın duyguları içindeydi.
Merak, heyecan, hayal ettiklerinden birini yapmış olmanın memnuniyeti...
Yüce Atatürk-’ümüzü sevgi, saygı, coşkuyla, şükranla ve özlemle andık.
İlkeleri hâlâ Türkiye’nin yolunu ışıklandırıyor.
...................
Dünya, Donald Trump “geyiğinde...”
“Küresel siyasete” değil ama “küresel mizaha” ilham verdi.
TV’lerden, gazetelerden, sanal medyadan “mizah” fışkırıyor.
“Hep beraber gülünüyor, ağlanacak hale!..”
BU soru her şeyin önünde.
Trump “bir delinin hatıra defterini” mi yazacak, yoksa “süper büyük devletin sağduyu rotalı seyir defterini” mi?
Ve maratonun sonu...
Donald Trump yeni ABD Başkanı.
Şimdi sormanın zamanı:
“N’olacak şu kamuoyu yoklama şirketlerinin hali?”
***
FRANSA’nın ve dünyanın saygın gazetesi Le Monde’un Türkiye muhabiri Guillaume Perrier tarafından yapılan “analizi” dün özetle yazmıştım.
Yazı şöyle başlıyordu:
Türkiye, son ve büyük hesaplaşmaya doğru gidiyor.
Bu ülke korkulduğu gibi “ırka” ya da “dine” dayalı bir bölünme yaşamadı.
Daha korkunç ve daha temel bir bölünmeye gidiyor.
Cumhuriyet boyunca süren “kültürel bölünme...”
.....................
Fransız basınında “farklı” denebilecek bir “Türkiye analizi” yayımlandı.
Bu analize göre Türkiye’de “Türk-Kürt (etnik)”, “Sünni-Alevi (mezhepsel)”, “solcu-sağcı (fikir ve eylemde)” gibi “kutuplaşma iddialarının” dışında ve üstünde bir “karşılıklı ötekileştirme” var.
Bu analizin öne sürdüğü gibi “etnik, mezhepsel, fikri” kesin kutuplaşma olduğu görüşünü paylaşmıyorum.
“Farklılıklarımızı” elbette kimse inkârdan gelemez ama bunlar birlikte “tek millet-tek devlet” olarak yaşam harmanımızı bozmayan renklerimizdir.
Türkiye’de PKK’nın gittikçe taban yitirirken kanlı eylemlerini tırmandıran “ayrılıkçı” çabalarına karşın halkta karşı karşıya gelme psikolojisi, tavrı, isteği, iradesi yoktur.
.......................
Ancak...