Aynı adı taşıyan kitaptan bir gazete yazısının başlığı şöyle: "ABD Mars’tan, Avrupa Venüs ’ten." Gerçekten ABD astrolojide savaşı ve kuvveti simgeleyen Mars gezegeninden bir muharip... Avrupa ise astrolojide tıpkı Venüs kadınları gibi güzellik, incelik, sevgiyi temsil ediyor.
Bir İngiliz gazetesinde okuduğum bu yazı Irak karşısında ABD ve Avrupa’nın konumlarını sorguluyordu.
Mars savaşçısı ve Venüs sevecenliği sadece devletlerin politikaları değil, halkların da tutumu...
ABD’de halkın çoğunluğu, Saddam’ın indirilmesinden ve bunun için gerekirse Irak’ın vurulmasından yana... Avrupa ise özellikle AB’nin omurgasını oluşturan Almanya ve Fransa savaşa karşı.
Ortadoğu’da sadece Irak mı kitle imha silahlarına sahip?
Sadece Irak mı nükleer silah yapımına çok yaklaştı?
Hemen yanı başındaki İran da aynı durumda.
İsrail’in uzun süredir nükleer silaha sahip olduğu biliniyor.
Onlara karşı neden silahlı müdahaleye uzanabilecek "kitle imha silahlarını sıfırlamak" programı öngörülmüyor?
Biraz ileride, gene uzun süredir nükleer silahlara sahip olan Pakistan’a yaptırım neden gündemde değil?
Daha ötede Kuzey Kore de bu kitlesel imha oyuncaklarına sahip. Üstelik, başta İran olmak üzere Üçüncü Dünya ülkelerine nükleer silah yapımı için teknoloji ve parça katkısında bulunuyor.
O halde neden sadece Irak?
Bu sorunun yanıtı bilek bükmekte... İkinci Dünya Savaşı’ndan yenik çıkan Almanya ve Japonya’nın silahlı kuvvetleri neredeyse yoktu. Avrupa ise NATO ile bağlanmıştı. Batı’nın amiral gemisi olan ABD’nin dümen suyundaydılar.
Sovyetler Birliği korkusu nedeniyle ABD’nin dikte ettiği politikaların kurşun askerleri gibiydiler.
Soğuk savaş bitti.
Berlin duvarı yıkıldı. Almanya birleşti. Sovyetler Birliği iflas masasında çöktü. Rusya da ABD biberonunu emmeye başladı.
Bunun üzerine tehlikenin geçtiğini gören kurşun askerler başkaldırmaya başladılar.
Özellikle ekonomi alanında...
ABD, artık başka bir güçle onların iplerini yeniden ele geçirmeliydi.
Bu güç petroldür.
Irak dünyanın en zengin petrol yataklarının ülkesidir.
ABD ikinci bilek güreşini yapıyor.
ABD, petrol bağımlısı Avrupa ve Japonya’nın burunlarına Irak petrolleri halkası takmak istiyor.
Öte yandan Irak, "komşu" enerji yataklarını kontrol edebilecek bir "üs" olarak da görülmeli.
11 Eylül faciasında, teröristlerin çoğu Suudi Arabistan yurttaşı çıktı. Bin Ladin Suudi Arabistanlı varsıl bir ailenin çocuğu. Kraliyet ailesinden terör örgütlerine yardım yapılmakta.
Irak’a müdahale için de Suudiler ABD’ye soğuklar.
Beyaz Saray’ın ve Pentagon’un derin yazarlarına göre, ABD, Irak’ta uzun süre kalarak, bir yandan petrol üretimi ve fiyatlarını denetimine almayı, öte yandan Suudi Arabistan’da ılımlı bir İslam demokrasisi kurmayı öngörüyor.
Gene derin yazarlara göre Irak’ta üs tutmanın ikinci aşamadaki hedefi İran...
İran nükleer silah yapımının eşiğinde. Biyolojik ve kimyasal kitle imha silahları var. Yani... İran da bir büyük tehdit.
Fakat, ABD’nin İran’a silahlı müdahalesi nasıl olacak?
Nereden?
Hangi ülke üzerinden?
Türkiye, ABD’nin her saldırısına serilecek yol halısı mı?
Ama ABD, Irak’ı uzunca süre işgal altında tutarsa, bölgede Türkiye dahil hiçbir ülkeye ihtiyaç duymadan Irak’ı vurabilir.
Üstelik...
1- İran’ın da petrolü var.
2- ABD politikalarına etkili olan İsrail’e karşı, İslami terör örgütlerini İran besliyor.
3- İran üzerinden ABD, Kuzey’deki Asya petrol ülkelerine fiziki temas sağlayabilir. ABD, Asya petrollerinin akışını Afganistan üzerinden Doğu’ya, İran üzerinden Batı’ya doğru denetimine alma hesabında.
Sonuç... Türkiye’nin de içinde bulunduğu bu belalı coğrafyada çalkantı sürecek gibi görünüyor.