Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Avrupa gününde ilk Avrupalı Türklerimiz "demek ki olabiliyormuş" mesajını veriyorlar.
Örneğin... Basketbolde UEFA Kupası denebilecek Saporta Kupası'nı kazanan İtalyan - Siena takımının hocası Ergin Ataman. Efes Pilsen'den gitti, Avrupa birinciliği kupasına uzandı.
Efes Pilsen basketbolde Dünya üçüncüsü.
İbrahim Kutluay, basketbolde Avrupa Şampiyonlar Ligi denebilecek Final Four kupasını Panathinaikos takımına kazandırdı.
Yasemin Dalkılıç "dünya derin dalış" birincisi.
Galatasaray'ı bir kez daha analım.
UEFA Kupası'nı aldı.
Avrupa Şampiyonluk Kupasının sahibi Real Madrid'i yenerek Süper Kupa'yı da aldı.
Avrupa'nın en gözde takımlarına 8 futbolcu verdi.
Hocası Fatih Terim Fiorentina ve Milan'ın da hocası oldu.
Demek ki olabiliyormuş.

Turgut Özal'ın Avrupa Birliği'ne "uzun ince yola adım attık" diyerek "tam üyelik" için başvuruyu yaptığı gün, oradaki gazeteciler arasındaydım.
Özal'ın kendisinden başka bu mayanın tutacağına inanan yoktu.
Kendi yakın çalışma arkadaşları bile "çılgınlık" diye yorumlamışlardı.
"Başvuru yazısının iade edilme olasılığı" bile konuşuluyordu.
Aradan geçen yıllarda Türkiye'nin AB'ye tam üyeliğinin "hayal" olduğu söylendi.
Almanya Başbakanı, "AB bir Hıristiyan topluluğudur, Türkiye tam üye olamaz" dedi.
İtilip kakalandık da...
Fakat yürüyüş sürdü.
Çok mesafe alındı.
Türkiye Başbakanı, AB liderleri hatıra fotoğrafına girdi.
Bakınız...
Bu yılın sonunda tam üyelik görüşmelerinin başlama koşullarını konuşur hale geldik.
Türkiye büyük hedef için büyük oynamayı sürdürmeli.

İşte basketbolde Ataman ve Kutluay'ın, dalmada Dalkılıç'ın bu yılki... Galatasaray ve Fatih'in daha önceki yıllardaki Avrupa ölçütünde başarıları "büyük oynama" örnekleridir.
Bilinçaltlarımıza gizlice kaydı düşülmüş "Biz Adam Olmayız Kulübü (BAOK)" üyelik belgelerini yırtıp atmışlardır.
"Avrupalı oluruz... En büyüğü de olabiliriz" özgüveninin simgeleridir.
Toplumun her kesimine "özgüveni" dalga dalga yaymaktalar.
Sanayide, turizmde, müzikte...

Türkiye, uzun süredir patinaj yapmaktaydı.
Fatih Terim'in Galatasaray'ı Türkiye'ye bir rüzgar estirdi.
Terim, büyük hedef koyan ve büyük oynayan adamdır.
Onun liderliğinde Galatasaray, futbolu ve Türkiye insanının iddialarını Avrupa ölçeğine taşımıştır. Türkiye'yi dünya ölçeğinde tanıtmıştır.
Göbek dansı, fesli ve kara bıyıklı Türk imajının Galatasaray'la değişmekte olduğu söylenebilir.
Avrupa'ya giriş için siyasi kadrolar da bu büyük değişimle tempo uyumuna geçmeliler.
Zaten uygulanmayan idamı kaldırmak... Zaten fiilen var olan Kürtçe öğrenimi ve TV - Radyo yayınını, legal hale getirmek artık sorun olmamalı.
Avrupalı olarak büyük devletler topluluğuyla bütünleşmek... Yani kıta olmak hedefine yürünürken, bölünmek fobisi olmamalı.

Galatasaray'a dönelim.
Bu kez hedef çıtası "Dünya kulübü olmak..."
Başkan Özhan Canaydın
bu büyük hedefi koydu.
Canaydın başarılı bir sanayici... GS'nin çok iyi basketbolcusuydu.
İlkelidir. Kararlıdır. Tam gün sadece GS'yle yaşıyor.
Soruluyor: "Fatih Terim'le aralarında kişilik sorunu olur mu?"
Olmamalı.
Canaydın hiyerarşide başkandır.
Ayrıca... Yaşının yanı sıra sporda ve Galatasaraylılık'ta da Terim'in abisidir.
Galatasaray camiasında "hiyerarşi" ve "abilik" sihirli sözcüklerdir. Terim de bu geleneklerle yoğrulmuştur. O olgunluktadır.
Başkan Canaydın da koyduğu büyük hedefe Terim gibi bir değerle gidileceğinin bilincindedir.
Terim'i "kardeşi" olarak da görür.
Başarılarını diliyoruz.