Güneri CİVAOĞLU
Ankara'nın en güzel kızlarından biriydi.
Son yılların ilgi çeken, ödüller alan yazarlarından oldu.
Çok satan kitaplar listesinde ön sıraları zorlayan
ADI AYLİN'in yazarı
Ayşe Kulin'den söz ediyorum.
Ayşe Kulin'i ilk kez
1950'li yıllarda görmüştüm.
Ankara Kızılay Meydanı, o zamanlar çok farklıydı.
Şimdi, gökdelenin bulunduğu yerde, yanlarında küçük cihannüma kuleleri olan iki katlı bir köşk vardı. Bahçe içindeydi.
Onun karşısında ise eski -
Soysal Apartmanı... Bu apartmanın altında
Ulus Sineması, bir büfe... Ve bir devrin gece kulübü
Süreyya...
Bir ilkbahar, sinemaya girmeden önce, büfeden sigara alıyordum.
Sakallarımızın yeni yeni terlemeye başladığı o ilk delikanlılık yaşlarının özentisiyle, cebimizde sigara taşıyorduk.
Büfeden sigara alırken, başıma bir şey düştü... zıpladı ve önümdeki tezgaha yuvarlandı.
Bir erik...
Başımı yukarı kaldırdım.
Soysal Apartmanı'nın en üst katındaki balkonda, bir çift iri, çok güzel
gri - yeşil gözle karşılaştım.
Bu kazadan şaşkındı. Özür diler gibiydi.
Sonra... Sarı denebilecek, çok açık kumral saçlarını ve güzel yüzünü farkettim.
"Dert değil" gibilerden gülümsedim.
O da gülümsedi.
Çocukluktan genç kızlığa henüz geçiş yaşlarında olmalıydı.
Sinemaya girdim, aklım, hep balkondaki güzel kızdaydı.
İçeride arkadaşlara sordum.
Devrin ünlü sopranosu
Belkıs Aran'ın oğlu
Pınar, tanıyordu.
Adı
Ayşe Kulin'di.
Arnavutköy Kız Koleji'nde okuyordu.
Tatildeydi.
Sonra...
Anneme sordum.
"Sitare Hanım'ın kızı" dedi.
"Annesi de çok güzeldir. O'na çekmiş" diye gerisini getirdi.
Sonraları
Ayşe'yle tanıştık. Ortak arkadaşlarımız oldu. Arada bir karşılaşır konuşurduk. Yakın değil, ama iyi arkadaştık.
Ankara gibi,
Fenerbahçe - Suadiye yazlık çevremizin de en beğenilen kızlarındandı.
O dönemin
Ankara'sının başka güzel ve sükseli genç kızları
Alev (Berker) ve
Lale (Kura) idi...
Ayşe, küçük yaşta bir fabrikatör gençle evlendi.
Fırtınalı değilse bile, rüzgarlı yaşamı oldu. Flörtleri, evlilikleri ile de dikkat çekiyordu... konuşuluyordu.
Sonra...
O'nu merhum
Abdi İpekçi'nin yakın çevresinde görmeye başladım.
Sanıyorum...
Ayşe'nin
"yeniden doğuşunda" İpekçi etkisi vardır.
Türkiye'nin birkaç efsane güzelinden biri olan sarışın kadın, artık, televizyon, reklam ve sinema filmlerinde sahne yapımcısı, sanat yönetmeni ve senaristti. İz bırakan kitapları,
Türkçe'leştiriyordu.
Kırık Bebek senaryosu,
Kültür Bakanlığı Ödülü'nü aldı.
Ayaşlı ve Kiracıları adlı dizideki çalışmasıyla
Tiyatro Yazarları Derneği'nin
"En İyi Sanat Yönetmeni" ödülünü kazandı.
Haldun Taner Ödülü Birincisi oldu.
Sait Faik Hikaye Armağanı'na değer görüldü.
Ve şimdi de
Adı Aylin ile tırmanışı sürüyor.
Bu bir gerçek yaşam romanı...
Ankara'dan bir çilli kızın, Hipi'lik yılları...
Çekici bir kadın haline gelişi...
Kendinden çok yaşlı bir
Afgan şaire aşık oluşu...
26 yaşında tıbba başlayıp,
New York'un
en ünlü 10 ruh doktoru arasına girişi...
Beyaz Saray'daki ilişkileri...
ABD ordusunda
Albay olarak görev yaparken çok esrarengiz ölümü...
ABD Askeri Mezarlığı'nda toprağa verilişi...
Nefes kesen bir serüven...
Harikulade bir
yaşam mozaiği...
Benim edindiğim izlenim -
Ayşe Kulin belirtmiyor ama -
Aylin'i
CIA öldürdü.
Nedeni romandaki satır aralarında sezilebilir.
Ruh doktoru olarak konuşturduğu hasta
Vietnam gazilerinin anlattıkları
"cesaret hapları verilerek cepheye sürülme" iddiaları,
ABD yönetimini sarsabilir.
Herhalde öldürüldü.
Bu olağanüstü ilginç yaşam öyküsünü,
Ayşe Kulin, su gibi akarak, yıllanmış bir şarap gibi yoğun ve lezzet bırakan üslupla anlatıyor.
Öyle ki... Elime aldığım - sayısı çok az - kitaplarını bir nefeste sonuna kadar okuduğum
Travanian'ın
"Hesaplaşma"sını okumaya ara verip, kendimi
ADI AYLİN'e kaptırıverdim.
Bu yazı da, bir
yeşil erik ile başlayan ve genç kızın güzelliğine duyulan heyecandan, yıllar içinde dostluğa, arkadaşlığa ve nihayet başarının alkışına uzanan serüvenini yansıtır.
Kulin'in yaşam periferisiden, zaman zaman gözlemlerdir.
Bu kitapta
kadının adı var.
Aylin ya da
Kulin...
Belki de...
Diskoteklerde dalgalanan genç kızlarımıza farklı bir örnek oluşturabilir.
Yazara EmailG.Civaoglu@milliyet.com.tr