Dün yayımlanan Le Figaro gazetesinde Mısır Devlet Başkanı Mübarek, sanki bir gün sonra (dün) New York Rafinerisi’nin patlatılacağını haber verdi.
Mübarek’in yayımlanan sözleri şöyle: "Irak’a karşı bir savaş, dünya çapında bir terör yangınını tetikleyecektir. Terörün hücre ağları ve tetikçileri dünyayı sarmış durumda. Nereden, ne zaman vuracaklarını hiçbir zaman bilemeyiz.
Belki ünlü bir politikacı, belki bir uçak, belki bir petrol rafinerisi."
Evet, bir gün önce yayımlanan demecinde Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek, böylece sanki bugün New York’ta petrol rafinerisinin patlayacağının haberini ya da alarmını vermiş oluyor.
Çok ilginç bir örtüşme...
11 Eylül İkiz Kuleler’in yıkılışından sonra New Yorklulara ikinci şok.
Ve tabii bütün dünyaya.
Mübarek, hiç kuşkusuz Amerika’daki rafinerinin patlatılacağını bilmiyordu.
Ancak gizli servislerin raporları ve olası terör eylemleri ona da ulaştırılmıştı.
Deneyimlerinin ışığında olabilecekleri seziyordu, görüyordu ve uyarıyordu.
Mübarek’e göre savaşı durdurmanın yolu, Saddam’ın silahsızlanmasını sağlamak. Bunu yapmasını sağlayacak psikolojiyi yaratmak...
Bush’un "kol bükmek" stratejisi Irak’ı ele geçirmek ve Saddam’ı çökertmek sonucunu verebilir ama terör, bütün dünyayı yangına çevirecektir. Mübarek, "çünkü ben onun psikolojisini biliyorum" diyor.
Hâlâ küçük bir olasılık bu patlamanın terör eylemi olmaması.
Ama öyle de olsa mesaj alındı bile... Irak vurulursa, gerisi petrol rafinerisinin New York’a çöken dumanları gibi kara olabilir.
Bütün dünya da bu algılamanın dışında değil.
Bilemiyorum Bush hâlâ Irak’ı vurmak üzere kendi toplumundan ve dünyadan tam destek alacak mı?
Eğer alacaksa, terör yanlış kart oynadı.
Bu kez insanlık, teröre teslim olmamak için bütünleşebilir.
ABD ummadığı desteği de bulabilir.
O zaman akla başka bir kuşku geliyor.
"Acaba ABD’ye Irak’a saldırı için gerekçe vermek üzere bir provokasyon mu?"
Olasılıklar bıçağın sırtında.
Ancak provokasyon da olsa, terör eylemi de olsa insanlıkla çok kötü oynanıyor.
Bu patlama, iletişimin kirletilmesi... Silahlı propoganda olabilir.
Ayrıca... Yoğun bir medya kirlenmesi yaşanıyor.
Örneğin... Beyaz Saray dünya medya devlerinden Murdoch Yayın Grubu’nu yanına almış bulunmakta.
En inatçı görünen Fransa ve Türkiye’ye karşı dünya kamuoyunun yönlendirilmesinde bu grup etkin.
"ABD’nin New York Times, Fransa’nın Le Figaro gibi gazeteleri de Beyaz Saray’ın medya şövalyeleri arasında mı?" kuşkularını veren yayınlar var.
Sözgelişi...
"Ankara hükümeti halı satıcısının pazarlığı gibi Irak’a destek için para istiyor" başlıkları atılmakta.
Bu iddiayı işleyen karikatürler yayımlanmakta.
Yani... Türkiye, insanlık değerleri, stratejik ortaklık ve ulusal yararlar gibi nedenlerle değil, üç kuruş fazla para koparmak için işi yokuşa sürüyormuş gösterilmek isteniyor.
Haksızlık bu.
En az ekonomik paket kadar, hatta çok daha önemli stratejik sorunlar tartışılmakta. Ama, spot ışıkları "para" üzerine odaklandırılıyor.
Asıl amaç, Türkiye’nin altını çizerek üzerinde durduğu siyasi ve askeri duyarlı konuları gözlerden uzak tutmak.
- Savaş sonrasında Irak’ın toprak bütünlüğünü koruması.
- Kuzey’de Kürt devletinin kurulmasının engellenmesi. Kürt gruplarına verilecek silahların toplanması.
- Türkmenlere güvence ve eşit statü.
- Musul - Kerkük petrollerinin bütün Irak’ın kullanımına açılması.
- Savaş sırasında Türk kuvvetlerinin Kuzey Irak’ta Türk komutanlarca yönetilmesi... Yöreyi savaş sonrası oldubittilere karşı koruması.
Bu duyarlı gündem maddeleri için görüşmeler medyaya yansıdığında Türkiye’nin ağırlığı elbette daha fazla olacaktır.
Saygınlığı vurgulanacaktır.
İşte o nedenle medyaya yansıtılan "halı bezirgânı" benzetmeleriyle Türkiye imajı yıpratılmaktadır.