Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı




KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş "akıntıya kürek çekiyoruz" dedi. Sabah ve öğleden sonra iki kez görüştüğü Klerides'le bir sonuca varılacağından kuşkuluydu.
"Diyalog kurmak zor bir adam mı?" diye sordum.
Cevabı: Yoo ahbaplığı iyidir. Ama resmi görüşmeye gelince kendi tarafını savunuyor. Ben de kendi tarafımı savunuyorum" oldu.
Ardından ekledi:
"Anlaşma olmazsa dünya suçlu olarak gene bizi ilan edecek. Resmi devlet olarak onlar tanınmış. Bizi meşru devlete karşı çıkan azınlık gibi görürler."
Kısacası Rumların eli daha kuvvetli.
Bu görüşmelerde geri adım atmaları zor. Zaten Rum ve Yunan medyası Klerides'e, "AB'ye tam üyelik olmadan Türkiye ile anlaşma" yolunda yayın yapmakta.

Peki ABD'nin ve AB'nin istediği gibi görüşmeler 6 ay sonunda bir sonuca ulaşır mı?
Denktaş kuşkulu.
Çözümde eşref saati belli değil.
"AB'nin ve ABD'nin Yunanistan'a baskı yapmaları ve - Türklerle anlaşmazsan işin sonu tehlike -diye uyarmaları halinde bu yolun sonuna kadar çözüm olabilir. Yoksa akıntıya kürek çekeriz" diyor.
Denktaş - Klerides arasındaki dünkü görüşmelerin gündemi kayıplar sorunun çözümüydü. 74 harekatı ve sonrası için iki tarafta da toplu mezarlar açılacak...
İlke olarak anlaştılar. Kayıplar komitesinin çalışma yöntemi Pazartesi saptanacak.
Bu insani boyut siyasi görüşmelerden bağımsız yürütülecek. Böyle bir ilk adım, 16 Ocak da başlayacak siyasi diyalog süreci için yararlı ısınma hareketleri olabilir.
Denktaş'ı kendi kamuoyu da düşündürüyor.
"Öyle bir hava yaratıldı, beklentiler o kadar yükseltildi ki içeride zorlanıyorum" dedi.
Gerçekten...
KKTC'de hemen hemen herkes Avrupa Birliği'ne tam üyelik umuduna endekslenmiş. Denktaş'la Klerides'in anlaşmasını ve AB pasaportuna kavuşmayı bekliyorlar.
KKTC'de toplumsal depresyon gözleniyor.
Ekonomik kriz fena vurmuş.
Fiyatlar yüksek.
KKTC'yi dünyada hiçbir ülke tanımıyor.
Pasaportu yok. Nüfus kağıdı geçersiz.
Alanına hiçbir ülkeden uçak inmiyor. Hiçbir ülkeye uçak kaldıramıyor. Doğrudan ticaret yapamıyor.
Tam bir abluka içinde.

Aslında KKTC'de gelir ortalaması Türkiye'nin hayli üstünde.
Fert başına milli geliri 4.500 dolar. Rumlardan kalan evler ve edinilen bazı zenginlikler nedeniyle yaşam standartları yüksek denebilir.
Nitekim...
Geçen yıl Türk kesiminde 500 BMV satılmış. Rum kesiminde ise sadece 150.
Devlet memurları maaşı Türkiye'nin iki katı.
150 bin cep telefonu var.
Bankalarda 1 milyar doların üzerinde mevduat olması da hiç de fena değil.
Özetle...
Yanıbaşındaki Rum kesiminin fert başına 18 bin dolar milli geliri kadar olmasa da KKTC'de varlıklı bir toplum yaşıyor.
KKTC'deki toplumsal depresyon pasaportsuz ve dışarıya açılamayan insanların klostrofobi duygularından kaynaklanıyor olabilir.
AB'ye tam üyeliğin eşiğindeki Rum yönetimiyle - güvence sağlanmış - bir bütünleşme, tünelin ucundaki ışık gibi görünüyor.
Denktaş'ın "zorlanıyorum" dediği kamuouyu baskısı işte bu.

Kamuoyunda oluşan bu büyük dalgayı göğüslemek kolay değil.
O nedenle Kıbrıs'da bir çözüm için sadece dıştan değil içten de baskı var.
Türk tarafı dışa karşı "tek devlet" içte ise iki devletli" oluşum istiyor.
Kullanılan deyimler şöyle:
"Konfederasyon."
"United States of Cyprus."
"Partner States."
Bunlardan birincisi İsviçre, ikincisi ABD, üçüncüsü ise AB modellerine çağrışım yapıyor.
BM Genel Sekreteri de benzer bir deyim kullanmış:
"compenent states..."
"Eyalet"
anlamına geliyor.
Fakat hangi deyim olursa olsun hepsi de Rum tarafının tüylerini diken diken etmekte.
Bahçeşehir Üniversitesi'nin Kıbrıs paneli bağlamında öğle yemeğindeyken Denktaş "isteğimizi kabul etsinler de adı ne olursa olsun" diyordu.