Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       MEMUR zamları bir hükümet sorunu olarak, Türkiye'nin gündemine ağırlık koydu.
       "Yüzde 20 zammın yetersizliğini savunan " DTP Genel Başkanı Hüsamettin Cindoruk şöyle diyor:
       "1 milyon 800 bin devlet personeli var.
       Bunların 500 bini öğretmen...
       150 bini subay ve astsubay...
       180 bini polis...
       65 bini korucu...
       Onlara zaten yüzde 30 + yüzde 18 zam yapıldı.
       Yani...
       Toplam yüzde 48 zam aldılar.
       Bu kesim devlet personelinin yüzde 40'ıdır.
       Bizim istediğimiz geri kalan yüzde 60'da, o, yüzde 40 kesime yaklaştırmak.
       Aslında, o kadar bile değil... Devlet personelinin 250 bini de sağlık kesiminde.
       Sağlık personelinin de özel ücret statüsü var.
       O halde...
       İstediğimiz yüzde 20'nin üzerindeki zam, memurun yarısından bile daha az olan bölümünün gelirlerini, diğer yarıya yaklaştırmak amacını güdüyor.
       Buna da kimse - haksız - diyemez. Bütçede zaten 16 trilyon lira var...
       260 trilyon başka kalemlerden aktarma yapacaklar.
       İstediğimiz zam sağlanırsa, bu aktarma 350 trilyon olacak.
       Hepsi bu kadar."


       Buna karşın, Başbakan Mesut Yılmaz'ın, "yüzde 20'nin yarım puan daha üzerinde vermem" sözleri medyaya yansıdı.
       Bu söylem, duygusal bir tepki miydi?...
      
Yoksa, kesin bir tavır mıydı?...
       O ayrı konu.
       Rakamlara gelince...
       Cindoruk "100 trilyon fazla ödemenin yeterli olacağını" öne sürüyor, hükümetin ekonomi kaptanları ise, bunun anapara, borçlanma faizi gibi "fonlama maliyeti" ile toplu sözleşmelere, yüzde 60'a kadar gerilemiş faizlere yapacağı "olumsuz etki katsayısını" öne sürüyorlar.
       "Alternatif maliyet 1 katrilyon lirayı" bulur diyorlar.
       Dahası...
       IMF nazarında, "Türkiye'nin bir kez daha niyet mektubuyla verdiği sözün arkasında durmaması" gibi, bir görüntünün sakıncasına işaret ediyorlar.
       Bütün bunlar ayrı ayrı açılardan doğrulardır.
       Yani...
       Cindoruk'un vurguladığı memurların adeta ortadan bölünmüşcesine aralarında büyük gelir farkının bulunması, hiç de hoş bir görüntü değil.
       Öte yandan...
       Hadisenin sadece 100 trilyonla kalmayacağı...
       Kamu sektöründe, toplu sözleşmelerde daha yüksek zam taleplerine neden olacağı...
       Yüzde 60'a kadar gerilemiş olan faizleri kamçılayacağı ve yeniden yukarı çekeceği...
       IMF'ye verilen niyet mektubunu deleceği ve Türkiye'ye olan güveni bir kez daha sarsacağı...
       Uluslararası Ekonomi Ratingi kuruluşlarını Türkiye için yükseltmesi beklenen puanın bir başka bahara kalabileceği..
       Bütün bunlar da gerçek...
       İşin özü...
       IMF'ye niyet mektubu verirken, tıpkı, Baykal'la siyaset takvimi için protokol imzalarken olduğu gibi, hükümet ortakları arasından bir "ön anlaşmanın" yapılmamış olmasıdır.
       Hadise "ortak hükümet etme kültürünün, geleneklerinin" henüz yeterince yerleşmiş olmayışıdır.
       Niyet mektubu vermekten tutunuz...
       Memur maaşlarının olası zam oranlarına ve esneklik paylarına...
       Yıl sonunda bu hükümetin çekilmesi ve Ocak 1999'da yeni bir seçim hükümeti kurulması yolunda Baykal'ın önerisine kadar, tüm konular liderler arasında önceden uzlaşmayla belirlense, bütün bunlar olmaz.
       Yahut...
       Anlaşmazlıklar çok daha küçük çapta olur.
       Hükümet krizi gibi dramatik tehlikelerle karşı karşıya kalmaz.

       Siyaset kulislerinde, hala, DTP'den bazı isimlerin partilerinden kopmak istedikleri gibi söylentiler yaygın.
       Memur maaşlarına zam yetersizliğini bahane ederek ileride DYP'ye geçme hazırlıklarından söz ediliyor.
       Bu söylentiler doğru ya da yanlış olabilir.
       Önceleri korkulan şey "DTP'nin grup olma niteliğini yitirmesiydi. Komisyonlarda temsil edilemeyeceği için, iktidarın komisyonlarda azınlığa düşmesi olasılığıydı."
       Yılmaz'ın, bu tehlikenin üstüne üstüne gitmekte oluşu tam anlaşılamamıştı.
       "Yoksa, Yılmaz da Kasım'da seçim için gerekçe mi arıyordu?"
       Aldığımız izlenim o ki...
       Böyle bir olasılığa karşı hazırlıklar yapılmakta...
       Ama, asıl güvence DTP'den gidebilecekler kadar ya da daha fazlasının gelebileceğidir.
       Özellikle bağımsızlardan...
       Yani DTP'nin grup niteliğini kolay kolay yitirmeyeceğidir.

       Bu hükümetin kısa vadede dağılması...
       Kasım'da seçime gitmeye neden olabilecek bir oldubitti tuzağına düşmesi yakın bir olasılık değil.
       Denizi geçmekteyken, derede boğulmayacak kadar deneyim sahibi bir kadro bu...
       Üstelik...
       Böyle bir seçimin siyaset tablosunda hiçbir görüntüyü değiştirmemek bir yana...
       Yaratacağı başka sıkıntıları da görebiliyor olmalılar.
       İktidar partisi liderlerin sorumlulukları uzlaşmaktır.
       Aklın ve sağduyunun yolu budur.




Yazara E-Posta: G.Civaoglu@milliyet.com.tr