Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Deniz Baykal, asker imzalı 1982 Anayasası’nı mı savunuyor?
Bu iddia hayli garip.
İktidarın anayasa taslağına/önerisine “hayır” demek ihtilal anayasasını “savunmak” anlamına gelmez.
İhtilal anayasasının mağduru Baykal’dır.
Demirel, Ecevit, Erbakan, Türkeş ve bir dizi politikacıyla birlikte Deniz Baykal’a da “siyaset yasağı” getirilmişti.
Onlarla birlikte Baykal da sürgüne gönderilmişti.
4 yılı aşkın bir süre bu yasağın ipoteği altında kaldı.
“Siyasi parti kurmak, siyasi partide yer almak, seçilmek, siyasi bir görüşün propagandasını yapmak” ona da yasaktı.
Ancak 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in dayatmasıyla Anayasa’ya getirilen “Referandum” hükmü, bu yasakların kaldırılmasına kapıyı açmıştı.
Buna “görünmez demir parmaklıkların kaldırılması” da diyebiliriz.
Siyasi yasaklar böyle kalktı.
Demirel, Erbakan, Türkeş ve diğerleriyle birlikte, Deniz Baykal’da siyasete döndü.
Erdal İnönü’nün Genel Başkanı olduğu SHP’de, Genel Sekreterliğe gelmesi zaman almadı.

Referandum netamelidir
AKP’nin referanduma gitmesi bağlamında tahminler yürütülüyor.
“Türk halkının psikolojisinin EVET’e yakın olduğu” öne sürülüyor.
Ama “Siyasi hakların iadesi” referandumunda “EVET” oylarının “kıl payı” yüksek çıkabildiğini hatırlamak gerek.
Gene Turgut Özal’ın “yerel seçimlerin tarihiyle” ilgili yaptırdığı referandumda da “HAYIR” oyları daha fazla çıkmıştı.
Yani...
“Referandum ruletinde küçük top hep EVET’te durur” diye bir kural yok.
“Deniz Baykal’ın başında bulunduğu CHP, asker anayasasını savunuyor” iddiası boşlukta kalabilir.

Ayna
Buna karşılık...
“AKP’nin DNA’sı” mercek altına alınırsa...
AKP yandaşlarının “28 Nisan postmodern darbesi” diye tanımladıkları kilometre taşı siyasetin orta yerine dikilmeseydi, bugünkü siyaset manzarası nasıl olurdu?
AKP diye bir parti sadece kursaklarda kalırdı.
Erbakan’ın partisi kapatıldıktan ve Erbakan ile arkadaşlarına Anayasa Mahkemesi tarafından “siyaset yasağı” konulduktan sonradır ki, Erdoğan, Gül ve Arınç ile diğerleri AKP’yi kurabildiler.
Erbakan’ın makasından çıkan ve yıllar boyu giyindikleri “Milli Görüş gömleğini sırtlarından çıkardıklarını” söylediler.
Dahası...
“Değiştik” dediler.
Hangi nedenle değiştiler?
Kimse bir gecede Nirvana’ya ermedi.
“Postmodern darbe” iddiasının omuzlara değen sihirli değneği miydi?

Baykal dopingi
Takvim yapraklarını biraz daha ileriye çevirelim...
Recep Tayyip Erdoğan “yasaklı” olduğu için seçimlere girememişti.
Abdullah Gül Başbakan’dı.
“Seçilmek” ve “Başbakanlık kapılarını açan” demokrasi dayanışmasında Erdoğan’a omuz veren Baykal oldu.
Baykal’ın başında bulunduğu CHP’nin oy desteği olmasaydı, Erdoğan bir süre siyaset oyununu tribünlerde oturarak seyredecekti.
.........................
Bütün bunlar yakın tarihin gerçekleri.
“Köpüğü” değil ki sıyırıp atasın.
Siyaset yaparken “vefa” ve “gerçekleri teslim eden” saydamlık, demokrasimizin eksiği galiba.
........................
Allah’ın değirmenleri “geç ama iyi” öğütür.

Haberin Devamı

Allah’ın değirmenleri

SEVINCY
Ortaköy’de denize kaptan köşkü gibi bakan bir sergi alanı...
Bitmemiş bir inşaat ya da çoktan bitmiş ve terk edilmiş hali var.
İddiasızlığında iddia taşıyor.
Sevinç Yıldız’ın resim sergisi işte bu mekânda.
Aslında soyadını kullanmayı -anlaşılan- sevmiyor.
İsmini “Sevincy” olarak kullanıyor.
“Alanımda global bir kariyer planlıyorum. Sevincy’nin tek isim ve kolay anlaşılması bunun nedeni” diyor.
Serginin başlığı “Başlıkçılar...” (Headliners)
Var olmuş özel karakterlerin hikâyelerini tuvallerde yansıtıyor/ yaşatıyor.
Duygu yoğunluğu etkiliyor.
Resimlerinin yanı sıra Fulya Cinisli ile ortak çalıştığı mobilya tasarımları da sergileniyor.
İlgiyle ve beğeniyle dolaştım, kırmızı şarap ve peynir eşliğinde keyifle söyleştim.
........................
Mekânı daha net tanımlayayım...
Not: Ortaköy “Hause Cafe”nin üst katı.