Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Bu başlık için “hesabını şaşırmış, Altan Öymen 78 yaşında” diyenlere cevabımdır:
“Altan abi hayatı gazeteciliktir. Meslekte 60 yılını doldurduğuna göre, benim için 60 yaşındadır.”
Onu, gazeteciliğe ilk başladığım yıllarda cismiyle değil, efsane gibi anlatılanlarla tanımıştım.
Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni bitirmişti.
Kurucu Meclis Üyesi seçilmişti.
Genç yaşta büyük iddiayla yayın hayatına giren ÖNCÜ’nün sahiplerindendi.
Almanya’ya basın müşaviri (ataşeden daha yüksek statü) atanmıştı.
O da gazeteci olan kardeşi Örsan Öymen’i Almanya’ya yanına almıştı. Örsan orada ekonomi okuyordu.
Artık Türkiye’ye dönüş zamanı gelmişti.
Herhalde devlet görevinden istifa eder, yine gazeteciliğe geçerdi.
Nereden ve hangi statüyle başlarsa başlasın çok kısa sürede yönetimin en başına gelirdi.
Bu değişmez kuraldı...
Gerçekten de anlatılanlar gibi oldu.
Ulus gazetesinin istihbarat ve yazı işlerinin paylaştığı büyük salonda herhangi bir masaya oturan ve önündeki yığından çekip aldığı kâğıtlara bakla iriliğinde harflerle el yazısı makalelerini yazan... Sık sık sol elinin parmaklarıyla saçlarını karıştıran... Yazarken düşünceli, konuşurken gülümseyen, nazik ve mütevazı uzun boylu bir abi...
Birkaç ay sonra beklenildiği gibi Ulus’un başına geçti.
Sonraki yıllarda ANKA Ajansı’nı kurdu.
En itibarlı ajanstı.
Genel Yayın Yönetmeni olduğum gazeteyi ANKA’ya abone yapmıştım.
Zaman zaman buluşur akşam yemeklerinde sohbetinin keyfini yaşardım.
O gecelerden birinde “teklif aldığını, CHP’den milletvekili olacağını” söyledi.
Ajansı ÖNCÜ’den beri kader arkadaşı olan Müşerref Hekimoğlu’na bırakacaktı.
Seçildi ve CHP Genel Sekreter Yardımcısı oldu.
Ve de Bakan...
Yıllar sonra 12 Eylül’le birlikte gazeteciliğe döndü.
Milliyet’te yazarak başladı.
Kısa süre sonra Başyazar, gazete yönetimini Doğan Heper’le birlikte paylaştığı Genel Koordinatör oldu.
Gene yıllar geçti.
Milliyet’e geldiğimde odalarımız yan yanaydı.
Güzel sohbetlerimiz olurdu.
Rahatsızlandı. ABD’ye gitti, ameliyat oldu. Orada birkaç ay kaldı. Döndüğünde nekahat dönemindeydi.
Yüzü solgundu. “Kitaplar yazacağım” diyordu. O arada Deniz Baykal Genel Başkan’lıktan ayrılmıştı. CHP kurultayı toplanıyordu.
Altan abi “şöyle bir Ankara’ya gideyim, kurultayda dostları göreyim” dedi.
“Abi yorma kendini” diyecek oldum.
Kararlıydı...
Ankara’ya gitti ve kurultayda CHP Genel Başkanı seçildi.
Atatürk, İnönü, Ecevit ve Baykal’dan sonra CHP’nin 5. Genel Başkanı oldu.
...........................
Hiçbir statüsü yokken nasıl bir Altan Öymen ise en pırıltılı statüleri olduğu zaman da aynı Altan Öymen’di/dir.
70. yaşında beraber olmak dileğiyle...

Haberin Devamı

ÇILGIN DÜNYA
Her gün en az iki saat gazete, internet okurum.
Bazen nelere rastlamam ki.
İşte onlardan biri...(*)
Ensest ilişkiye yeşil ışık.
İsviçre senatosuna ailenin “reşit bireyleri arasında cinsel ilişkiyi suç olmaktan çıkaran” yasa önerisi verildi.
Öneri kabul edilir mi, bilemem.
Ancak...
İsviçre dağ köylerinde ensest yani (aile bireyleri arasında cinsel ilişkinin) yaygın olduğu konuşulur.
Aylarca kar altında kalan birkaç hanelik köylerde bu tür cinsel sapmaların varlığını bende dinledim.
Baba-kız veya erkek-kız kardeşler arasında ilişkilerden söz edilir.
“Kol kırılır yen içinde kalır...”
Hatta...
Son çeyrek yüzyıldır dağ köylerindeki erkekler, evlenecek İsviçreli kız bulamadıkları için uzak doğunun yoksul toplumlarından kız alarak evleniyorlar...
Ancak onlar, sinemasız, tiyatrosuz, barsız sosyalleşme olmadan aylarca kar altındaki dağ köylerinde kalmayı kabul ediyorlarmış.
Senatoya verilen “reşitler arasında ensest ilişkilerin suç olmaktan çıkarılması” halinde bu yabancı gelinlerin de dahil olduğu ve sayıları açığa vurulmayan bir sosyal sorun üzerine gidilmekte.
İsviçre görünüşte “muhafazakâr” bir toplumun ülkesidir.
Özellikle para konusunda geleneksel güveni temsil eder.
Ama..
Bakın dünyada ilk kez ailenin bireyleri arasında cinsel ilişkiyi suç olmaktan çıkarmaya hazırlanıyor.
Ensest tacizi, cinayetlerde hafifletici sebep sayan ceza kanunlarına karşılık çok farklı bir yaklaşım bu.
Savunucuları “iki reşit insanın cinsel tercihlerine nasıl karışırız, onları nasıl suçlar ve cezalandırırız” gibi bir gerekçe gösteriyorlar.
Ben bu konuda “geri kafalıyım...”
Düşüncesi bile asap bozucu.
Öte yandan...
“Dünyanın nasıl da süratle değişmekte olduğunun” bir başka örneğidir.
20. yüzyılın sonlarında böyle radikal bir zihniyet değişimi “eşcinsellik” bağlamında yaşanmıştı.
Kadim Yunan’da “olağan” görülen anlayışa bin yıllar sonra gene aynı “reşit insanların cinsel tercihi” gerekçesiyle gerçekleşti bu zihniyet değişimi...
Yarınlarda kim bilir hangi değişimlerle karşılaşacak şu ihtiyar dünya...
Sevgili Nilgün Belgin’in bir röportajını okudum.
“Bir erkeğin 4 karısı oluyor da, neden bir kadının 4 erkeği olmasın” diye soruyor.
Hiç kaygılanmasın bu gidişle o da olur...
İsviçre’deki yasa önerisi yanında Nilgün’ün isteği çok masum kalıyor.
.......................
(*) Hürriyet İnternet Sitesi/ Dış Haberler 14 Aralık 2010