Apo’nun cemaat sürprizi

Abdullah Öcalan’ın Gülen cemaatine doğru “dümen kırışı” sürprizdir.
Daha yakın zamanlara kadar PKK, cemaate karşı şiddet kullanmak dahil karşı tavırlar koyuyordu.
Gazetelere PKK’nın Güneydoğu’da art arda iki imamı öldürmesi yansımıştı ama “nedeni” boşlukta kalmıştı.
Sonraları bu iki imamın Gülen cemaatinden oldukları anlaşıldı.
PKK, Gülen okullarına öğrenci kayıt yaptırmamaları için ailelere tehdit ve baskı uyguluyordu.
Cemaat mensuplarına ev verilmesini, işyeri kiralanmasını yasaklamıştı.
Cemaatin açtığı dershaneler bombalanıyordu.(*)
Bütün bunların nedeni PKK’nın yörede etkin başka odakların oluşmasına olanak tanımamak politikasıydı.
Buna rağmen Gülen hareketi yörede etkinliğini ve yayılmasını sürdürdü.
Şimdi...
Öcalan “dayanışma” öneriyor.
Cemaate yakın ZAMAN yazarı Hüseyin Gülerce ile Öcalan’ın avukatları Yalova’da buluşmuşlar.
“Kürt sorununu” konuşmuşlar.

Gülerce bu konuşmayı “cemaatin sözcüsü” gibi bir sıfatla değil, gazeteci olarak yaptığının altını çiziyor.
Böylece “Gülen cemaatinin Öcalan ile diyalog içinde olduğu” algılamasını önlemeye özen gösteriyor.
Gülerce’nin, Öcalan’ın avukatlarıyla görüşme yapan “tek gazeteci olmadığı” enformasyonu da onun ifadesinden anlaşılmakta.
Gülerce “başka gazetecilerle de konuşmuşlar” bilgisini veriyor.
Kimlerdir?
Bilinmiyor henüz.
Ancak isimlendirilmese de Öcalan’ın avukatları aracılığıyla cemaate yaklaşmak için medyadan yararlanarak zemin hazırlamaya çalıştığı hissediliyor.(**)
İkisi arasında “dayanışma” mümkün görünmemekte.
Gülen hareketi Türkiye, bölge ve hatta küresel vizyona ve misyona sahip olmasına karşın Fethullah Gülen için yazılmış kitaplara bakarak onun kişiliğinin oluşmasındaki “milliyetçi” damara işaret etmek isterim.
Bu, ırkçı ve katı bir “milliyetçilik” değil.
“Türkiye’nin bütünlüğü odaklı yerel düşünüp, küresel olmayı hedefleyen” bir hareket bu.
Türkiye’nin bütünlüğünü riske edecek bir başka oluşumun hareket alanını genişletecek ya da rahatlatacak desteği vereceği sanılmamalı.
Buna karşılık “bütünlüğün korunması” koşuluyla, kanın durmasını, dağ yollarının artık kullanılmayarak, düzde demokratik sistem içine Kürt hareketinin de çekilmesi için devletle dirsek temasını sürdürerek katkıda bulunabilir.
Prensiplerin ötesinde Gülen hareketi kendini PKK siciliyle örtüşen bir konuma girmekten sakınacaktır.
Elbette bu benim Gülen hareketiyle ilgili okuduklarım ve edindiğim izlenimler sonucu yaptığım tahlil.
Sonuç...
Öcalan’la dayanışma, PKK siciliyle örtüşme ne devlet, ne AKP, ne muhalefet partileri ve ne de Gülen gibi cemaatlerin kabullenecekleri bir rol olamaz.
Ama...
Türk ya da Kürt toplumunun tümünde artık bir “kan tutma” hali var.
Kimse silahlı mücadele ve akan kan istemiyor.
Bir formülün bulunarak çözüme ulaşılması genel eğilim.
Bunu Öcalan da, devlet, iktidar, muhalefet ve özellikle son yıllarda etkinliklerini arttıran, ağırlık katsayılarını yükselten cemaatler, tarikatlar da görmekte.
.................
(*) Taha Akyol 10 Aralık 2010 Milliyet
(**) PKK ile devlet arasında gizli diyalogun köprü adamı olduğu iddia edilen ve “balıkçı” diye anılan kişiyle bazı gazetecilerin yanı sıra benim de görüştüğüm yolunda bir haber yayımlanmış.
Belirteyim ki bu kişiyle ya da Öcalan’a yakın herhangi birisiyle kesinlikle buluşmadım, kimlerdir bilmiyorum bile.

İKİ EKSEN
Güneydoğu’da iki eksenli politika etkin.
Birincisi çeyrek yüzyılı aşkın süredir Abdullah Öcalan’ın başlattığı ve yürüttüğü “etnik” hareket.
Kısacası “Kürtçülük...”
Diğeri ise din ortak paydasına alınmış, etnik kimliği, Müslüman kimliğin önüne çıkaran politika.
Bu ikincisi için merhum Turgut Özal’dan dinlediğim “ne yazık ki ulus devleti tam başaramadık. Ayrılığı önlemek için Müslümanlık zemini önemli” mesajını daha önce de yazmıştım.
Bu çizgi sürüyor.
Tarikatlar, cemaatler, camii cemaatleri ile yöredeki aşiret ağaları, binlerce köy korucusu da PKK’nın karşısındaki ağırlık.
Ne var ki...
Bu iki kutuplu politika ile çözüm oluşamıyor.
PKK eylemleriyle çok ses getirse ve bölgenin sosyal dokusuna hâkimmiş gibi görünse bile karşısındaki din ağırlıklı ve ağa/korucu destekli geleneksel yapı da en az PKK kadar güçlü.
Bunlara, eğitim ve kültür boyutuyla giren, geniş maddi olanakları olan Gülen cemaati her ikisinin de ötesinde güç kazanmakta.
Bu sonuncusu yerel renklerle görünmesine karşın küresel yapılanmaya da sahip.