Öcalan ve idam paraleli bağlamında bir örnek... İtalya’nın en değerli savcılarını, generallerini, subaylarını, polis şeflerini çok sayıda jandarma, polis ve masum vatandaşı öldürten mafya şefi, yerin iki kat altına gömülmüş çelik bir kutuda yatıyor.
Ömrünü böyle tamamlayacak.
Hiçbir ceza indirimi veya aftan yararlanamayacak.
Bunun hukuktaki adı "ağırlaştırılmış müebbed hapis"...
Mafya şefi "Baba" filminden hatırlayacağınız Palermo - Carloene kasabasından. Carleone mafya üretim fabrikası gibi...
Mafyayla savaşımın simgesi Savcı Scarpinato’nun anlatımına göre, bazı özel kuvvetler ve gizli servisin ikinci başkanıyla birlikte, İtalya’nın güneyini ve Sicilya Adası’nı ayrı bir devlet haline getirme çabasındaymışlar. Akdeniz’in Singapur’u gibi serbest bölge olacakmış. Her türlü yasadışı trafiğin ve kara para aklamanın merkezi...
Yani, örgütü, uyuşturucuyu, yabancılarla ilişkiyi, kan ve bölücülüğü içeren bir rezil sicil.
Ama...
Cezası "idam" değil.
"Ağırlaştırılmış müebbed hapis. Çelik kutuda konserve olmak" onun yazgısı.
"MHP neden illa idam ısrarında?"
AB’ye tam üyeliğin önündeki bu engeli Türkiye’nin aşmasını neden frenliyor?
Türkiye insanının yüzde 80’inin AB üyeliğine odaklandığı gerçeğini MHP de bildiği halde bu direnişin sebebi ne olabilir?
Asker mi?
"Evet" denemez.
TSK "Biz tarafız. Görüş bildirmeyiz. Karar siyasi iradenindir" açıklaması yapıp devreden çıktı.
Sağduyulu bir tavır.
Asli görevini, geçmişini, şehitlerini, gazilerini ve onların ailelerini kutsayan, ama gelecek nesillerin de önünü tıkamayan bir söylem...
Peki ordu da karşı çıkmıyorsa ne?
"Seçim öncesi verilen sözler mi?"
O sözler arasında "enflasyonu indirmek, işsizliği yenmek, güçlü ekonomi... Dahası AB’ye giriş de vardı."
Diğer sözler haydi yerine getirilemedi... Ama AB’ye giriş sözü!
Yoksa...
Türkiye insanının yüzde 80’i, AB’ye tam üyeliği istiyor ama konu Abdullah Öcalan’ın da yararlanacağı idamın kaldırılması olunca oran değişiyor mu?
Öyle...
Özellikle MHP tabanı.
DYP de kaşıyor.
Ortak hükümet sürecinde, MHP umulmayan sorumluluk ve anlayış çizgisindeydi. Kendi tabanı pahasına köklü kararlara katıldı. Gemileri yaktı.
Bahçeli’ye bu bağlamda en büyük yardımcı, kamuoyunun oluşturulmasıydı.
Oysa...
Şimdi durum oldukça farklı.
Kamuoyu, idamı kaldıran yasadan Abdullah Öcalan’ın da yararlanmasını, onun "üç - beş yıl yatıp çıkacağı" gibi algılıyor.
Af ve ceza indirimi olmayan ağırlaştırılmış müebbed hapis uygulaması için toplum bilgilendirilmiş değil...
Öyle olunca da tepki koyması çok doğal.
Hemen hemen her iki üç ailede bir şehit ya da gazi var.
Onlar için yüreklerimiz sızlıyor.
Kandırılıp dağa çıkarılan gençlere ve onların ailelerine de yazık olmadı mı?
Şimdi, o gençlerin kanına girmiş olanlar "pişmanız, şiddet yanlışmış" diyorlar.
Günahlarının cezası ne olacak?
Ancak Türkiye, geçmişindeki bu kanlı parantezi kapatıp, onu aşmalıdır.
Topluma ağırlaştırılmış müebbed hapis çok iyi anlatılmalıdır.
Bu ceza, Anayasa’nın değiştirilemez hükümleri eklenmelidir ki... Hiçbir Meclis, hiçbir oy çoğunluğu değiştiremesin. Öcalan’ın yaşamının son saniyesine kadar hapiste kalması, Anayasa’nın değişmez hükmüyle güvenceye alınsın.
Şu aşamada - eğer daha pratik bir formül oluşmamışsa - Bahçeli’ye koro halinde yüklenip, kendi kamuoyu önünde sıkıştırmak akılcılık değil.
Doğru olanı MHP’nin tabanını da kazanacak anlatımlara odaklanmaktır.
Tüm partilerin de "gelecek nesillere ipotek koymaktan vazgeçecekleri, konuyu siyaset malzemesi yapmayacakları" ortak paydayı oluşturmaktır.
Anadilde yayın ve öğrenimde de ilişkileri gererek, dayatmalar yaparak değil, kamuoyu oluşturmakla bir yerlere vardırılabilir.