İKTİDAR, kendi “konsepti”ne göre “askeri ekoloji” projelerini hayata geçirmeyi sürdürüyor.
Onların bir kısmı tartışmalı olsa da “zamanın ruhu” bu sürecin yanında...
“Sivilleşme ve demokrasi” küresel “mainstream (ana akım) ...”
Türkiye’ye özgü özel ajanda kuşkuları, bu küresel mainstream’in altında kalıyor.
Askerin disiplin suçları dışında kalan suçlarını sivil yargı alanına sokan yasa değişikliği, böyle de yorumlanmalı.
Ya siyaset ekolojisi?.. ANCAK... Zamanın ruhu, “siyaset ekolojisini”de gerektiriyor.
Örneğin...
- Kürsü söylemleri dışında milletvekili, bakanlar ve başbakanların dokunulmazlığının olmaması...
“Yüz kızartıcı suç dosyaları” dokunulmazlık statüsünde geçit bulamadığı için raflarda bekletilirse, orada siyaset kirlenmesinin zehirli türü olduğu yolunda kuşkular yoğunlaşır.
- Etik değerlerin sorgulandığı ve karara bağlandığı RTÜK gibi bir kurumun başkanı ve sonrasında yönetim kurulu üyesi konumundaki kişi hakkında Alman yargısından yüz kızartıcı suç iddiaları varsa ve hâlâ yerinde kalıyorsa ve de iktidara dayandığı izlenimleri veriyorsa, “siyaset ekolojisi”nden söz edilebilir mi?
- Son uygulamalar vergi idaresinin hükümete bağlı olmaması ve özerk bir kurum statüsüne geçirilmesi gereğini ortaya koymuştur.
Aksi halde vergi sopası, medyadan iş dünyasına kadar geniş bir yelpaze üzerine baskı gölgesi düşürebilir.
- Bürokrasideki suçlara adli soruşturma ve yargı yolu ancak amirin onayıyla açılabiliyor.
Üst düzey bürokraside bakanlar, bazı kurumlarda ise başbakanlar amir konumundalar.
Bu onay mekanizması çok istisnai durumlar dışında işlemiyor.
Türkiye’de bir deniz kuvvetleri komutanı, yolsuzluk suçlamasıyla yargılandı. Rütbesi geri alındı. Hapse girdi.
Buna karşılık bir de büyük bürokratlardan bazıları ve siyasetçilerin dokunulmazlıkları nedeniyle adli takibe geçilemeyen dosyalardaki iddiaları okuyunuz...
Bahane kalmadıNE zaman “seçilmişlerin dokunulmazlıkları” gündeme gelse, iktidar şu yanıtı vermiştir:
“Dokunulmazlıkların tümü bir arada kaldırılmalıdır. Sadece seçilmişlere dokunulması adil değildir.”
Bu söylemle özellikle askere gönderme yapılıyordu.
İşte tek bir yasa maddesiyle askerin dokunulmazlığı kalkmıştır.
Anayasa Mahkemesi iptal kararı vermezse, bu durum daha da kesinleşmiş olacaktır.
Ama...
Zaten bu yasa maddesi resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Artık askere dokunulmazlıktan söz edilemez.
O halde...
Artık bahane yok.
Şimdi sıra seçilmişlerin kendi dokunulmazlıklarını kaldırmasına geldi.
“Zamanın ruhu” gereği bundan kurtuluşları yok.
Küresel mainstream ve AB Kriterleri böyle...
Çifte standart olmazDOKUNULMAZLIK konusunda iktidar “olur olmaz iddialarla seçilmişlerin mahkemelerde yıpratılacağı” gerekçesini öne sürüyordu.
Son yasa değişikliğine karşı TSK da Cumhurbaşkanı’na sunduğu görüşler arasında bu doğrultudaki kaygılara yer verdi.
İktidarın ve iktidar sözcülerinin tavrı ise şöyle oldu:
“TCK’da asılsız ihbarlar için ceza öngören madde vardır.
Ayrıca...
Bağımsız yargıya güvenmek gerek. Endişeye gerek yok.”
Şimdi...
Aynı görüş, seçilmişlerin dokunulmazlıkları için de geçerli olmalıdır.
Yani... Seçilmişler, TCK’da öngörülen ceza nedeniyle asılsız ihbarlar yapılarak yıpratılmaz... Seçilmişler de bağımsız yargıya güvenmelidir.
Çifte standart olur mu?
Orgeneraller sivil yargıda yargılanırken, haklarında kabarık dosyalar olan seçilmişlerin dokunulmazlık zırhıyla korumaya alınmaları yanlıştır. Toplum vicdanını yaralar.