Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Gerçekten zordu.Bunun kanıtını en iyi, Fransız Liberation gazetesindeki tam sayfa yayımlanan manşet veriyor:"AVRUPA DEVRİMİ" (= La revolution Française.)Türkiyeye tam üyelik hedefiyle müzakere tarihi verilmesi Hıristiyan Avrupada bir zihniyet ihtilalidir.Türkiye, 200 yıldır Avrupalılaşmak yolunda olduğu için 17 Aralık bir "zihniyet devrimi" değil... Bir "başarı" diye algılanabilir.Ama Avrupa, Türkiyeyi de ilk kez artık "öteki" değil, kendi ailesinden biri olarak içine almakta.Kalıplar, önyargılar, hatta atasözleri parçalanma sürecinde. ABden müzakere tarihi "aslanın ağzından, hatta ağzından da değil midesinden çıkarılıp alındı..." Gazeteci için "Tarih tanıklarıdır. Tarihin müsveddesini gazeteci yazar" denir.Türkiyenin AB serüveninde 3 kavşağın da tanığı oldum.1963 Ankara Anlaşması, dönemin Başbakanı İsmet İnönü tarafından imzalandığında, hukuk birinci sınıf öğrencisi ve stajyer muhabir olarak oradaydım.Özalın öngörüsüyle ABye tam üyelik başvurusu için Ali Bozerin Brüksel başvurusunda da...Ve 3. aşama... Tam üyelik için müzakere tarihinin alındığı 17 Aralıkta Brükseldeyim."Tarihin müsveddesini" yazmak iddiası değil ama bu "tanıklık" güzel.Fakat bu sonuçtaki "güzelliğe" karşın, hayli zorlu "sancılara" da tanık olduk son 24 saatte... Tarihe tanıklık Dün Türkiyenin AB üyeliği, yere çakılmaya birkaç metre kala açılan paraşüt gibi bir uzlaşmayla kurtuldu.Erdoğan, sonucu açıklarken böyle bir psikoloji yansıtıyordu.BBC, dün Kıbrıs krizinin en yoğun saatlerinde şöyle bir yorum yapmıştı:"Sadece 19. paragrafın birkaç satırına takılmak yerine, Ankara, büyük resmi görebilmelidir..."Türkiye ise, hadiseyi böyle görenlere, "çirkin bir lekenin, büyük resmin değerini nasıl yok edeceğini" anlatmaya çalışıyordu.İşte dün "en uzun gece"den sonra "en gergin saatlerin" kısa anlatımı...Her an kopma riskini taşıyan yüksek gerilim hattı gibi saatler yaşandı. Geç açılan paraşüt Evet... Türkiye dış politikasının 1974ten bu yana "otomatik pilotu" gibi olan Kıbrıs, gene bir patlama yaptı.Türkiye ve AB, 17 Aralık için kamuoylarına bu denli angaje olmasalardı, görüşmeler kopabilirdi.Ama...Artık dönüşü olmayan bir noktaya gelinmişti."Kopma" iki taraf için de skandal olurdu.Türkiye, uzun vadeli politikalarını ABye endekslemişti... ABnin de, ABD ve Hindistan / Çin gibi büyüklükler karşısında dengeyi Türkiye ile kurabilmek hedefinden tutunuz, Türkiye üzerinden İslam coğrafyasını kazanarak, kökten dinci terörü göğüslemeye kadar uzanan vizyonu, 17 Aralıkla örtüşmüştü.Kıbrısın bu tarihi buluşmayı engellemesi vahim bir yanlışlık olurdu.Kıbrıs Rum Kesimi de daha fazla direnemezdi... Gerilemeliydi.Türkiye, AB sürecinden koparsa, Kuzeyle bütünleşmek artık hayallerde kalırdı.Tarih, kartlarını dağıtırken, kimseye "artı" şans tanımamıştı.Bütün tarafların kazanması için karılmış ve dağıtılmış kartları sağduyuyla oynamak kaçınılmazdı.Başbakan Erdoğan da zaten dün akşam basın toplantısında uçmuyordu.Bir soruya, "herkesin kazandığı bir sonuç" diyordu.Türkiye, "zorlu" bir oyunda kaybetmedi."ABnin eşiğinden adım attı... Bundan sonraki yol daha da çetin...Fakat yörüngeye oturdu..."Hayırlı olsun.Bazı duyarlı konular da bir başka yazıda...Güzel güne limon sıkmayayım. g.civaoglu@milliyet.com.tr Ada krizi