Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Meclis'in yeni toplantı salonu, "geçici kabul" yöntemiyle açılıyor.
Yani...
"Pis kokularla" birlikte "kesin kabul" değil.
Formül şöyle:
"* Bitmek üzere olan soruşturma ve araştırmalar, yargıya dönüştürülecek.

* Geçici kabul sırasında ortaya çıkacak ya da şimdiden belirlenmiş eksikler için müteahhit firma ek ücret isteyemeyecek.
* Fahiş ödemelerin geri istenme hakkı saklı tutulacak."
Buna karşın...
Vergi Reformu ve İrtica İle Mücadele Yasaları gibi netameli oylamalarda engelleme yapılmasını önlemek için yeni salona geçiliyor.
Her maddede tek tek isim okunarak ya da oy kullanarak oylama istenince saatler geçiyor.
Oysa...
Elektronik yoklama ve oylama yapılabilen yeni salonda, bu oylamayla engelleme artık etkinliğini yitiriyor.
Dinozor kemikleri gibi, siyaset tarihimizin geçmişinde kalacak.
Bütün milletvekillerinin parmak izleri alınarak bilgisayara geçildi.
Gerekli testler yapıldı.
Artık...
Meclis'te yoklama ve oylama birkaç saniyelik iş...

Doğrusu...
Biz, açılışından itibaren o salonlarda gazetecilik yapanlar, Meclis'in bu yeni salonunu hiç içimize sindiremedik.
O binada gazeteciliğimiz, daha 27 Mayıs ihtilalcilerinin döneminde başlamıştı.
1930'lar Batı Avrupa mimarisinin Türkiye ile sentezini yansıtan harikulade bir örnektir.
Binanın mimari müellifi Avusturyalı Clemens Holzmeister'dir.
Atatürk'ün getirttiği mimardır.
Holzmeister, "bir tepe üzerinde c harfi şeklinde iki kanatla, o zamanki Ankara'yı kucaklayan bir parlamento" çizmişti.
Binanın mimarisiyle örtüşen ve bütünleşen dekorasyon üslubu uygulamıştı.
Tavandaki ahşap maun örgüyle görkemli ve ağırlıklı konstrüksiyon, görenleri hayran bırakırdı.
Balkonlar, duvarlar ve sıralar da aynı maun renkte, en iyi cins ahşap malzemeyle yapılmıştı.
Türk süsleme sanatının özel rengi olan çini mavisiyle bütünleştirilmişti.
Sıraların derileri, kuyu neftiydi.
Meclis'in yüce görevine uygun, saygınlık kazandıran bir renk seçimi ve dekordu.
Hepsi Avusturya'dan getirtilmişti.
Gözü yoran, aykırı gelen tek renk, tek figür yoktu.
Mimar Holzmeister'in telif hakkı için koşulu, "mimaride ve dekorasyonda çivi dahi çakılmaması, hiçbir değişiklik yapılmaması"ydı.
O yapı, üstelik ihtilalden sonra açılan ve "Türkiye'nin en demokratik Anayasası'nı uygulayan Meclis"ti.
Cumhuriyet tarihimizin üçüncü binasıydı.
İyi bir elektronik sistemin yaz tatilinde montajıyla, demokrasi kültürümüzün birikimi olan bu tarihi salon, korunabilirdi.
Üstelik de...
Mimari olarak gerçek bir başyapıttı.


Şimdiki Meclis salonunun fotoğraflarına bakıyorum.
Yeni yetme bir pasta ya da cafe shop görüntüsünde...
Renkler muhallebici dükkanı beyazı... Ceylan derisi dedikleri koltuklar, Hollywood Planet'lerin dekorunu andırıyor.
O güzelim tavan kazınmış...
Maun tavan örgüsü, kimbilir hangi mezbelelikte...
Bu kadar acımasız nasıl olabiliyoruz?..
Önceleri...
Hadiseyi artık alıştığımız "sığlık ve zevksizlik" olarak yorumlamıştık.
Şimdi ise...
Asıl amacın ne olduğu(!) biliniyor.
Son 38 yılın siyasi tarihi, 20 milyon dolara hurdaya çıkarılmış.
Avrupa'nın hatta ABD'nin parlamentolarında böyle bir görüntü düşünülemez bile.
İngiltere parlamentosunda hala karşılıklı iki sıra uzanır.
Sıraların arasındaki boşluk, uçuca iki kılıç enindedir.
Böylece...
Sıralar arasında milletvekilleri karşılıklı kılıç çekerlerse, birbirlerine değmeyecekleri kadar bir uzaklık uygulanmıştır.
O dönemlerden bu yana, hep aynı salon...
Bugünlerde Almanya, harıl harıl İkinci Dünya Savaşı sırasında Hitler'in nutuk verdiği Berlin'deki parlamentoyu onarıp hizmete sokmak çabasında.

Bundan bir süre önce 23 Nisan için ilk Meclis binasının sıralarında bir program yapmıştık.
Rum topçusunun sesleri duyulan o zamanın Meclisi'nde, Emel Sayın, Atatürk'ün sevdiği şarkıları söyledi.
78 yıl önce boyunlarında padişahın idam fermanıyla o Meclis'in sıralarında oturan dedelerin, aynı isimleri taşıyan torunları ile beraberdik.
İsmet İnönü, Fethi Okyar, Nuri Conker, Karabekir Akkoyunlu, Celal Bayar, Alinur Velidedeoğlu, İzzettin Çalışlar...
En duygulandığım programlardan biriydi.
Şimdiye dönelim...
Üç ihtilal geçirmiş ve hepsinden sonra demokrasinin üstün iradesini kanıtlamış bir Meclis'in tarihi koltuklarında oturmak mı?..
Yoksa...
Günahsız ceylanların derileri yüzülerek oluşturulan şaibeli koltuklarda oturmak mı?..
Bu Meclis'in, her birinin dürüstlüğüne inanmak istediğimiz mensublarının da içlerine bu görüntüyü sindiremediklerini düşünüyorum.




Yazara E-Posta: G.Civaoglu@milliyet.com.tr