Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Tam 7 ay 26 gün önce bu sütunda Boston’dan yazdığım yazıya şöyle girmişim: .....
Kritik soru:
"- ABD Irak’a, Kuzey’den girmek için 2 tümen gönderse ve Türkiye’ye konuşlandırsa...
Türkiye bunu kabul eder mi?"
Soran, Graham Alison... Clinton döneminin Savunma Bakan Yardımcısı. Şimdiki görevi Harvard Üniversitesi Kennedy Savunma Politikaları Merkezi Başkanı.
Cevabı Hava Kuvvetleri Komutanı ve MGK eski Genel Sekreteri Em. Org. İlhan Kılıç veriyor.
"- Kara savaşı için Türkiye’den Irak’a girecek birliklerinizi konuşlandırmak!.. Bunun için Meclis kararı gerekir.
Umarım buna ihtiyaç kalmaz."
Evet...
Bugün gelinmiş olan nokta, adeta 7 ay 26 gün önce, ABD’nin saygın üniversitelerinden Harvard’da katıldığımız bir panelin çay molasında konuşulmuştu.
Yani...
Bugün istenenler ve Türkiye’nin "TBMM kararı gerek" yanıtı bir rastlantı değil.

O günkü yazım şöyle devam ediyordu:
.....
Alison üsteledi:
"- Başkan Bush, Başbakan Ecevit’e telefon etse ve bu isteği şahsen dile getirse, Türkiye’ye ihtiyacımız var dese... Ne cevap alır?"
Kılıç Paşa, "Ecevit’in yerine konuşamayacağını" söyledi.
Bakınız orada konuşulanların bir rastlantı olmadığı gene doğrulandı. Başbakan Ecevit’e değil ama, başbakan olacak Erdoğan’a Bush, Irak’a girecek ABD kuvvetlerinin Türkiye’de konuşlandırılması ricasında bulundu.
"Türkiye’ye ihtiyacımız var" mesajının altını çizerek verdi. Yani senaryo sayfa sayfa uygulanıyor.

Graham Alison bu kez bana dönmüştü ve aramızda şu konuşma geçmişti.
.....
"- Kamuoyunuz, bu olasılık için ne düşünür?"
Ona "Türkiye’de toplumun Saddam’ı desteklemediğini" söyledim.
"Fakat toplum nabzının böyle bir kara harekatının Türkiye’den yapılmasından yana - hiç değilse şu aşamada - atmadığını" vurguladım.
Görülüyor ki daha o zamandan ABD’nin savaşçı beyinleri Türkiye üzerinden Irak’a kara harekatı için bizim kamuoyunun tepkisinin ne olacağını araştırmaya başlamışlardı.
Bugün Türkiye’de giderek yayılan "SAVAŞA HAYIR" gösterilerinin olacağını öngörmüşlerdi.
Türkiye’de kimse Saddam’ı sevmiyor...
Ama - çok zorunlu olmadıkça - savaş da istemiyor. Toplumun bu tavrı, hükümetin de elini kuvvetlendirmekte. ABD dayatmalarına karşı, halkının duyarlığını, demokratik bir ülke olarak kararın parlamentoya ait olduğu gerçeklerini öne sürebilmekte.
Dahası... Binlerce batılının yanı sıra, Körfez Savaşı’nda yer almış ABD eski askerlerinin bile canlı kalkan olmak için Irak’a aktıkları şu dönemde, Türkiye’den sağduyu ve meşruiyet çizgisinden sapması nasıl beklenir?
Ancak şurası da bir gerçek...
Türkiye elbette - olacaksa - bu savaşın dışında kalamaz. Fakat halkının sağduyusunun ve demokratik bir ülke olarak parlamentosunun onaylayabileceği koşullar ve takvim için ABD ile ciddi görüşmeler yapıyor.

7 ay 26 gün önceki yazıya dönelim.
Gene birkaç satır:
.....
Bir başka panel...
Konu: IRAK’A MÜDAHALE VE SADDAM.
Konuşmacı: Ulusal Stratejik Etüdler Enstitüsü Eğitim Üyesi.
Milli Savunma Bakanlığı ve Beyaz Saray’ın Irak uzmanı denebilir.
Bize... "Irak’a müdahale için BM kararına ve çok uluslu güçler koalisyonu kurmaya ihtiyacımız yok. Sadece Türkiye bize yeter" dedi.
.....
Kılıç Paşa ona soruyu net yöneltti:
"Türkiye’den hangi desteği istiyorsunuz?"
Cevap: "Tam destek" oldu.
Bugün de ABD’nin vazgeçilmez ihtiyacı Türkiye...
Körfez Savaşı’ndaki gibi uluslararası koalisyon gücü oluşturmak için diplomasi danteli örmüyor.
"Gereğinde BM kararı olmaksızın da Irak’ı vururuz" söylemi Türkiye’ye endeksli planın kanıtı. Bu durum ABD’nin Türkiye’ye bağımlılığı kadar, Türkiye’ye her türlü dayatmada bulunmak tehlikesini de işaretliyor. IMF ve Kürt kartları bunlardan sadece ikisi. İsmet Paşa, süper devletlerle çok yakınlığı "ayıyla yatağa girmek" diye nitelerdi.
Sarılırken bile pençesiyle yaralayabilir.