Paris'te "sanat filmleri" gösteren butik sinema salonlarından biri... Çoğunluğu genç izleyiciler... Onlarla birlikte sinemaya girerken dikkatimi çekmişti; oğlanların ve saçları bakımlı kızların başlarında, kızıl yıldızlı lacivert Che Guevera bereleri... Kimilerinde, Alman Tussi Deluxe moda dergisinin altın tozu serptiği Beiden Mainhoff terör örgütünün RAF yazılı yün atkıları..
Kan kültürü, moda objesine... Terör ikonları ise moda modellerine mi dönüşmekte?.. Devrim marşları aşk mı alevlendiriyor?
Salonun alacakaranlığında filmi izlerken birbirlerine sokulmuşlar...
Zaman zaman öpüşüyorlar.
Romantik bir ortam.
Ama, film "bir aşk öyküsü" değil.
Yakın tarihin en çok "çok yankı yapan" terör olaylarından biri.
Anlatayım.
Yıl 1978...
İtalya'nın en uzun süre Başbakanlık yapmış siyaset adamı ve Hıristiyan Demokrat Parti Genel Başkanı Aldo Moro'nun "Kızıl Tugaylar" adlı terör örgütü tarafından kaçırıldığı haberi medyada dinamit gibi patlar.
Kızıl Tugaylar tarafından 7 hafta sorgulanır, yargılanır.
Yargılanma sürecinde (!)Kızıl Tugaylar yıldızını göğsünde tutan fotoğrafları da, gazetelere ve televizyonlara gönderilir.
Sonunda "ölüm" kararı verilir.
"İnfaz" edilir. Cesedi, Roma'nın en kalabalık yerlerinden birine bırakılır.
Bunlar bilinen gerçekler.
Olayın bir de hücre evinde geçen "gizli" kalmış bölümü var.
Filmde genç ve yeni evli çiftin Roma'nın orta sınıf sakin mahallelerinden birinde apartman kiralayış sahneleri var. Bahçeye açılan ayrı kapısı nedeniyle giren çıkanın pek görülmediği bir apartman dairesi bu.
Kiracı genç çift, aslında Kızıl Tugaylar'ın üyeleridir. Sokak kapısının hemen yanındaki kutuda iki nişan yüzüğü vardır. Kapı çalındığında parmaklarına bu yüzüğü takarlar.
2 örgüt militanı daha gizlice içeriye girmişlerdir. Taşınma sürecinde ve o bahaneyle apartman dairesinin içinde kütüphane raflarındaki bir gizli kapıyla açılan penceresiz, ses geçirmez özel bölme oluştururlar.
Misafir tuvaleti ve banyosu, karyolası, koltukları, kitapları, halısı, müzik dolabı ve plakları olan özel bir bölme.
Kaçırıldıktan sonra Aldo Moro, işte bu bölmeye konur.
Filmden dikkat çekici - her şeye rağmen - "medeniyet" görüntüleri yansıtayım...
Evdeki biri kız 4 törörist, Aldo Moro'yu sorgularken yüzlerini göstermez ve kar maskeleri takarlar.
Çünkü...
Simgesel olsa da "beraat" kararı olasılığı vardır. Moro serbest bırakılacaksa, elbette yüzlerini göstermemeleri gerekmektedir.
Yüzlerini sadece "ölüm" kararını tefhim (1) ettikleri zaman açarlar.
........
Teröristler, Aldo Moro'yla konuşurken, nezaket dışı tek bir söylemde ve harekette bulunmazlar. Aldo Moro'ya sürekli "Bay Başkan" diye hitap ederler.
Onun bölümüne geçtiklerinde hatır sorarlar, ihtiyaçlarını bildirmesini - saygılı bir dille - isterler.
Öyle... "Ulan satılmış, kapitalist köpek... Faşist" gibi hakaretler itip kakma ayılıkları yok. Hiçbir zaman geçmez.
.....
Kendilerinin işçi sınıfından olduklarını, Aldo Moro'nun ise kapitalizmin simgesi olarak bilindiğini, kendi düşüncesine göre hizmetlerinin işçi sınıfı ilkelerine göre suç olduğu iddiasıyla yargılarlar.(!)
.......
Aldo Moro, son derece sakin, olgun, ciddi bir devlet adamı izlenimi verir.
Hiçbir taşkınlığı yoktur.
Ne hakaret eder, ne yakarır.
Film simgesel olarak 2 kapalı dünyayı da yansıtıyor. Biri Aldo Moro'nun yaşadığı daracık mekan... Belki de simgesel olarak kapitalizmin mengene ufukları... Apartmanın diğer bölümü ve ışıksız dünyası da komünizm.
İkisi arasına anlayışsızlığın "ölüm" şifresi girmiş.
Aldo Moro'yu öldüren Kızıl Tugaylar da İtalyan modasının ikonu olabilir... Tıpkı, Che'nin beresi, RAF'ın atkısı gibi mi?...
İnsanlık "kan" ikonunu reddediyor "sevgi bahaneleri" buluyor.