Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

DÜN TV ekran-larında “amirinin emrindeki polis memurunu ensesinden silkeleyerek, gösteri yapan esnafa zorla gaz sıktırışını” dehşetle izledim.
Meslektaşımız Yılmaz Koçyılmaz’ın önceki gün yaşamını yitirmesini de...
Demokrasi ve hukuk devleti için “ibretlik” sahnelerdir.
.....................
HUKUKLA devam...
Yargının zirvelerinde nöbet değişimi oldu.
Bunlardan öncelikle Anayasa Mahkemesi’nin yeni başkanı Zühtü Arslan soru işaretlerinin odağı.
Haşim Kılıç’ın tercihi olmaması nedeniyle bu soru işaretlerinin altı çizilmekte.
Önyargılar aldatıcı olabilir.
Örneğin...
Özellikle son yıllarda demokrasiye, hukuk devletine katkıları nedeniyle olumlu izlenimler bırakan Haşim Kılıç için de soru işaretleri vardı.
Hatta kaygılar....
Merhum Bülent Ecevit’in başbakanlığında onun Ahmet Necdet Sezer cumhurbaşkanı adayıydı.
Siyaset kulislerinde Ecevit’in en yakınlarından “Merak etmeyin söz aldık, Haşim Kılıç Anayasa Mahkemesi Başkanı seçilmeyecek” gibi güvenceler fısıldanıyordu.
Öyle de oldu.
Bir sonraki başkan seçildikten sonra Haşim Kılıç bu kaygıların sahiplerini mahcup edecek bir demokrasi ve hukuk performansı ortaya koydu.
Arslan için de “önyargı” değil ama onun kaleminden çıkan satırlar “ön fikir” gibi görülebilir.
Taha Akyol’un anlatımıyla anayasa hukuku doktoru olan Zühtü Arslan’ın “Anayasa Teorisi” adlı kitabından satırlar yansıtalım.

İKTİDARIN SINIRLANMASI

MİLLİ iradeyle seçilmiş bir iktidarın “kayıtsız şartsız” değil, aksine “hukukla sınırlı” olması, demokrasi teorisinin temel bir ilkesidir. Zühtü Arslan kitabında şöyle yazıyor:

“Kutsallık” ve “hikmet-i hükümet” zırhını kuşanan devlet kolayca keyfiliğe ve ceberutluğa yönelebilir. Ceberut devlet de Konfüçyüs’ün ifadesiyle, yırtıcı kaplandan daha tehlikeli olabilir.
Tarih Konfüçyüs’ü haklı çıkarmak için uğraşan devlet adamlarıyla doludur. Lord Acton’un “Güç yozlaştırmaya eğilimlidir, mutlak güç ise mutlaka yozlaştırır” sözünü de doğrulayan tarihsel tecrübe, “iktidarın etkili araçlarla sınırlandırılması gerektiğine” işaret etmektedir. (s. 75)

Lord Acton’un bu ünlü sözü liberal demokrasinin birinci felsefi ilkesidir. Güç, kimin elinde olursa olsun sınırlı olmalıdır. Arslan’ın kitabındaki temel felsefe de yasama, yürütme ve yargı erklerinin ayrı olması, bunların birbirlerini denetleyip dengelemesidir.

TARAFSIZ DEVLET

ARSLAN sadece yargının değil, devletin de vatandaşları karşısında tarafsız olmasını savunuyor, buna “siyasal tarafsızlık” diyor:

Siyasal tarafsızlık; devletin ülkede yaşayan kişilerin dünya görüşleri, dinleri, inançları, inançsızlıkları, kısaca kişilerin “iyi” anlayışları karşısında eşit mesafede durmayı gerektirmektedir...
Devletin görevi herhangi bir doktrini ya da herhangi bir “iyi” anlayışını yurttaşlarına çeşitli yollardan dayatmak değil, yurttaşların kendi “iyi” anlayışlarını geliştirip yaşayabileceği çoğulcu bir siyasal ve hukuksal ortamı oluşturmaktır. (s. 26)

Arslan bu anlayışa yöneltilen eleştirileri de anlatıyor fakat “en azından anayasal düzeyde demokratik bir siyasi yapı için siyasal tarafsızlığın hayati bir önemi”nin olduğunu vurguluyor.
Bu açıdan, AYM’nin eski dönemdeki ideolojik ve yasakçı kararlarının “tarafsızlığa” aykırı olduğunu belirterek eleştiriyor; elbette haklı olarak.
.........................
HER önemli değişikliğin ardından kuşkuların, zaman zaman kaygıların olması doğaldır. Ancak...
Zühtü Arslan’ın satırları, misyonun seyir defteri için olumlu bir “önsöz” olarak değerlendirilmeli.