Abdullah Gül, 2 ay tutuklu kalıyor.Yıl 1980...12 Eylülün onda da "acı izleri" var.Nedeni...İlk gençlik yıllarında girdiği siyasetteki öğrenci olayları...Gül, "politika okulu" sayılan dernekçilikten yetişmiş. MTTB yöneticiliği yapmış.Sordum: "O dönemde fiili çatışmalara girmiş miydi?"Girmiş..."MTTB ve tabii ben, çatışmalar olabilir diye kavgaların içinde olmamaya özen gösterdik. Ama bazen zorunlu oluyordu. Biz de giriyorduk..Gençlikte daha radikaldik. Sanki İslam devleti olabilir diye konuşulurdu. Geliştik de deniyor, değiştik de deniyor. Aslı, gençlikte radikaldik, zamanla, istikametimizi, felsefemizi koruyarak rasyonel, realist, laik ve demokratik olduk. O zamanlar öyle aşk, flört gibi ilişkilere ayıracak zamanımız hiç olmadı. Sonraları bir kez âşık oldum, onunla da evlendim" diyor. Dönemin oluk oluk kan akan yıllarında Gül de, bazı arkadaşlarını kaybetmiş. Fakat genelde o yıllardan beri süregelen arkadaşlık, bugün de AKP kadrolarını belirliyor.Gül, MTTBde yöneticiyken tiyatro ile ilgilenmiş. Tiyatro müdürlüğü de yapmış.Sinema kulübünü kurmuş. Fırsat buldukça film izlemeyi seviyor."Yabancı siyasetçiler de, aktör George Clooneye benzediğimi söylüyorlar" diyor.Daha sonra... İngiltere yılları... Gene dernekçilik...Hemen yakınlardaki bir kilisenin papazından izin alarak namazlarını kilisede kılışı... Papazın ve kilise görevlilerinin onu adeta törenle karşılayışları.Gül, Güney Kıbrısın tanınmasının söz konusu olmadığı ve bu sorunun zaman içinde çözülmesi gerektiği kanısında.Ancak çözüm omurgası Annan Planı olmalı...Tarama sürecinin, 3 Ekimde müzakerelerin başlamasıyla bir ilişkisinin bulunmadığını vurguluyor.Güle göre, "Ankara Anlaşmasını 25 üyeye genişletecek olan protokolü imzalamak, kesinlikle, Güney Kıbrısı tanımak anlamına gelmeyecek."Abdullah Gül de, "Ekonomiyi düzenleyen Maastricht kriterlerinin de 4-5 yıl içinde yerine getirilebileceğini" düşünüyor, "daha tam üyelik gerçekleşmeden 4-5 yıl içinde Türkiyenin euroya geçebileceği" olasılığına, "olabilir" yanıtını veriyor.Gül, "Türkiye artık bambaşka bir ülke. Öngörülebilir ve istikrarlı bir ülke. Yabancı yatırımcı çok daha rahat gelecektir. Daha şimdiden yabancı sermaye gelmeye başladı" mesajını veriyor.Yabancı sermaye, yatırımcıyı krediyle finanse etmek yerine, ortak olmak için yatırıma yönelmeye başlamış.Gül, daha gençliğinden itibaren kadınların elini sıkarmış. Bu konuda sıkıntı yok.Ailede baş örtmek görüntüsünü, "karma" diye niteliyor. Ailede başını örtmeyenler de varmış.Abdullah Gül ile Dışişleri Konutunda bir pazar söyleşisi yaptık.Bugün Kanal Dde yayımlanacak.Gül, aşk için ne düşünüyor? Romantizm, şiir, yemek, evin masrafları, evin patronluğu ve daha bir dizi konuyu söyleştik. Tutuklanmak zaten başa gelebilecek berbat hal... Hele ki balayında. Nikâh defterinde atılan imzanın daha mürekkebi kurumamış ve sabaha karşı kapı çalınıyor, alınıp götürülüyor. Bir konuya daha parmak basmak isterim. Büyü filminde G-Mallda çıkan yangın, çok tatsız bir olaydı.Ve üzücü... Bu kadar güzel düşünülmüş ve iyi düzenlenmiş bir tesisin "Büyü dekoruna uygun olsun diye yakılmış mumlarla -istenmeden de olsa- kundaklanması" üzücü.Orada film keyfinin öncesinde ve iyi bir yemeğin ötesinde, diğer sinemalara örnek olması gereken özelliğine işaret etmek isterim.Çapalar, burayı bir resim galerisine de dönüştürmüşlerdi.Sık sık sergiler düzenliyorlardı.Ünlü ya da yeni ressamların yapıtlarını sergiliyorlardı. Güzel bir film öncesi o sergilerde geçirilen yarım saat farklılığının altını çizmek isterim.Keşke, paylaşılacak bir örnek oluştursa.Günseli Katoya işte bir sergi konusu daha. "Büyü / yangın ve ötesi."Açılışla birlikte gözler o sergide buluşmalı. g.civaoglu@milliyet.com.tr Büyü ve yangın