İzlemeyenler için belirteyim.
Perşembe gecesi DURUM programını 78 yıl önce ilk Meclis'in toplandığı binada yaptık.
Diğer özel konukların yanı sıra ilginç bir "tarihi görüntüyü" ekrana getirdik.
Atatürk'le birlikte milli mücadeleyi gerçekleştiren "dedelerin" milletvekili sıralarında aynı isimleri taşıyan bu kez "torunları" oturdular.
İsmet İnönü'nün torunu İsmet İnönü.
Fethi Okyar'ın torunu Fethi Okyar.
İzzettin Çalışlar'ın torunu İzzettin Çalışlar.
Kazım Karabekir'in torunu Karabekir Akkoyunlu.(Küçük Karabekir erkek evladın değil kız evladın oğlu olduğu için dedesinin soyadını değil, soyadını ad olarak taşıyor)
Nuri Conker'in torunu Nuri Conker.
Hatırlatma bağlamında belirteyim:
İsmet İnönü'yü ayrıca anlatmaya gerek yok.
Fethi Okyar Atatürk'ün en güvendiği isimlerden biri. Okyar, Sofya Büyükelçisi iken İstanbul'da Mustafa Kemal'i bir punduna getirip yok etmek isteyenlere karşı O'nu kendi yanına Ateşemiliter (Kara Ateşesi) getirten isim. Cumhuriyet'in Başbakanı.
Atatürk'ün çok partili demokrasi denemesinde güvenerek serbest fıkrayı kurdurduğu arkadaşı.
Kazım Karabekir Paşa, Mustafa Kemal'in üniformasını çıkardığı günlerde İstanbul'un "tutuklayın" emrini dinlemeyen ve "Mustafa Kemal Paşam emrindeyim" diye selam çakan 15. Kolordu Komutanı.
O'nun bu yüce tavrı olmasaydı belki de bu topraklar hala işgal altındaydı.
İslam'ı siyasette kullanmak isteyenler sonraları Karabekir'i bayrak edinmek istediler.
Oysa O gerçek bir laikti.
ğer ilgi çekecek bir ayrıntıysa işaret edelim ki...
Yemeklerde şarap içerdi. Rakıyı sevmezdi.
Karabekir'in sadece adı Kara ydı kendisi bir aydındı. Gözleri de yeşildi.
İzzettin Çalışlar Paşa Atatürk'ün 1. Dünya, Çanakkale ve Kurtuluş savaşlarından silah arkadaşıydı.
Kurmay akademesini birincilikle bitirmişti.
Çanakkale'de düşman çekilirken Atatürk'ün yanındaydı.
Dürbünle birlikte izlediler.
Büyük taarruzda 1.Kolordu Komutanı'ydı.
Türk kadınının çağdaşlaştırılması, dini hurafelerden arındırılması, doğunun kalkındırılması konularında daha cephedeyken Atatürk'le uzun görüşmeleri olmuştu.
Mustafa Kemal O'na Rumeli şivesiyle "İzedin" diye hitap ederdi.
Nuri Conker, Çanakkale Conkbayırı Savaşı'nda Mustafa Kemal'in yanındaydı.
Mustafa Kemal'in kalbine şarapnel parçası isabet ettiğinde ve göğsündeki saat nedeniyle kurtulduğunda hemen yanı başındaydı.
Mustafa Kemal O'na eliyle "sus" işareti yapmıştı.
Ölünceye kadar Ata'ya bağlı kaldı. "Zabit ve Kumandan" kitabı ünlüdür.
İşte bu 5 dedenin aynı adları taşıyan 5 torunu birinci Meclis'in sıralarında otururken heyecanlıydılar.
Tüylerinin ürperdiğini söyleyenler vardı.
Gururluydular.
İtiraf edeyim...
1968'de TRT'deki ilk deneme yayınlarıyla başlayan televizyon programlarımdan bu yana 30 yıldır en duygulandığım, en sevdiğim program buydu.
O sıralarda 78 yıl önce oturan dedeler, İstila güclerinin yani İngilizler'in, Yunanlılar'ın idam fermanlarını boyunlarında taşıyorlardı.
"Asi" olarak ilan edilmişlerdi.
Türkiye'yi Atatürk'ün çizdiği Misak - ı Milli hudutları içinde tam bağımsız ve ülkesiyle, milletiyle bölünmez bir bütün olarak kurmayı kutsal amaç olarak yüreklerinde taşıyorlardı.
Ama...
78 yıl sonra tertemiz yüzlü, çağdaş giyimli, çağdaş kafalı her biri en az 2 yabancı dili çok iyi konuşan aralarından bazıları bu güzel anma günü için ABD'deki doktora çalışmalarından gelecek torunlarının aynı sıralarda oturacaklarını herhalde akıllarından geçirmemişlerdi.
Aynı salonda kahır yüklü yıllar geçmiştir. Zaman zaman uzaklardan Yunan topçu ateşinin sesleri duyulmuştur.
Umutların sonuna gelindiği olmuştur.
Ve o salonda 78 yıl sonra özgür, demokrat ve çağdaş Türkiye'nin gençleriyle birlikte neşe içinde Atatürk'ün sevdiği şarkıların söyleneceği hiç akıllarına gelir miydi?
Bu günün Türkiye manzalarına bakarak hiç karamsar olmayalım.
Atatürk yattığı yerden yüreklerimize ve beyinlerimize sinmiş ilkeleriyle Türkiye'yi hala yönetiyor.
Türkiye bu sorunları elbette aşacaktır.
Hiç kuşkum yok.
Bir rastlantı... Ansakzlar diye anılan Avustralya ve Yeni Zelendalı dedelerinin Çanakkale'deki mezarlarını ziyaret için gelen torunlar, hadise çıkarmışlar.
İçmişler. Meyhane kapılarında Türk gençlerine saldırmışlar.
Televizyonda bu sahneleri görünce güldük geçtik. "Gençlik" dedik.
Oysa...
Türkiye Atatürk'ün öncülüğünde büyük zafere ulaşmasaydı, işgal altında olsaydı, bu ölcüsüz Avustralyalı ve Yeni Zelandalı gençlerin saldırıları bizi kahrederdi.
Şimdi onlar yenilginin kompleksi içindeler, bizler ise galip gelen ulus olmanın onurlu olgunluğundayız.
Ve bir anı...
Anzaklar çekilirken Mustafa Kemal dürbünle onları seyreder ve İzzettin Çalışlar'a seslenir:
"İzedin... Biz burada kimleri yendik?"
Çalışlar cevap verir:
"Anzaklar'ı, İngilizler'i Paşam..."
Mustafa Kemal güler, şöyle der:
"Biz burada Grekler'den (Rumlar'dan) Truvalı'ların öcünü aldık."
Mustafa Kemal daha harbiye yıllarında sınıf arkadaşı Ali Fuat Cebesoy'un Paşa babasının konağında kalır ve sabahlara kadar kütüphanedeki kitapları okurdu. Bu arada Homer'ı de okumuştu. Truvalı'ların köken olarak Asyalı olduklarını biliyordu.
Yazara E-Posta: G.Civaoglu@milliyet.com.tr