Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Güneydoğu’da suları yaklaşan genel seçimlerin ateşi ısıtmakta.
Bölgede en büyük oyu AKP almakta.
“Seçim barajı” nedeniyle 70 milletvekili fazla çıkarmakta.
Bu “baraj bonusu” ortamın gerilmesine neden oluyor.
Yüzde 6 oyuyla “yüzde 10’luk baraja takılmak ve sıfır milletvekili darbesini almak” riski BDP’yi zorluyor.
Gene bağımsız adaylar göstererek seçimlere girmek ve parlamento grup kurma sayısına zar zor erişebilmek rolüyle çıkacak bir kez daha siyaset sahnesine.
“Sırtında yükle” yarışmak handikabını psikolojik dopingle aşmaya çalışıyor.
Ne kadar gerilim, o kadar oy...
“Tepki” ortak paydasına çok sayıda yöre insanını toplayabilmek “duble yollarında” freni patlamış bir gidiş bu.
Ölçü tanımayan isteklerle yöre insanında “beklentileri yükseltmek” ve Ankara’dan “endazeyi kaçırdınız ama” itirazları ile tepkileri hormonlamak.
Öyle ki...

Haberin Devamı
Bask modeli


İktidarın korosundakiler bile “bu kadar da olmaz ki” demeye başladılar.
Hatta...
Özellikle kamuoyuna sızdırılan taslaktaki özerk bölge yönetimi için satırlara, “dinamit çubukları” muamelesi çekilmekte.
Bu taslak ve “iki dilli yaşam düğmesine basmak” demokratik açılıma “sabotaj” diye nitelenmekte.
İlginç olan şu ki...
“Özerk bölge yönetiminin” ne olduğu, bu başlığın altının nasıl doldurulduğu hakkında sanki hiçbir şey okunmamış, izlenmemiş...
Oysa...
Akdeniz’in diğer ucunda İspanya’daki “Bask özerk bölgesine” daha 1978 Anayasası bile Diyarbakır’da kamuoyuna sızdırılan taslaktaki satırlarıyla örtüşen imtiyazlar tanımıştı.
3 eyaletin özerklik (Gernika) statüsü, Basklara “yerel parlamentosunu oluşturma, vergi, polis, eğitim, radyo/televizyon yayını” konularında “tam yetki” vermişti.
Terör örgütü ETA’nın ılımlı “parlamenter militer (PM)” kanadı neredeyse federasyon benzeri özerk bölgelerden oluşan yeni İspanya düzenini benimsemiş ve bu anayasayla birlikte terör eylemlerine son vermişti.
Ancak ETA’nın siyasi kanadı HB ve radikal askeri kanadı ETA-M (Militer) “bağımsızlıktan vazgeçmeyeceğiz” açıklamasıyla silah bırakmadı.
Sonuç...
Türkiye’de “özerk bölge yönetimi” ve bunun sadece Güneydoğu’ya odaklı olmaması, “tüm Türkiye’nin özerk bölgelerle yönetilmesi” tezini gündeme taşıyan son taslak, birisinin rüyasında görüp ertesi gün yazıya döktüğü bir metin değildir.
Örneği vardır.
Bu taslak olduğu gibi kabul edilse bile, PKK’nın içinde daha radikal bir kanat “eylemi sürdüreceğini, silah bırakmayacağını, hedefin bağımsızlık olduğunu” açıklayabilir.
Ayrıca...
Bask halkının çoğunluğu gibi Güneydoğu halkının da çoğunluğunun tek bir siyasi hareketin takipçisi olduğu söylenemez.
PKK’dan, Kongre’den, BDP’den apayrı bölge insanları farklı düşünüyorlar.
Sandıklardan AKP’ye daha fazla oy çıkması bunun göstergesi.
Ancak...
Demokratik özgürlük farklı düşünenlerin kendilerini örgütlenerek ifade edebilmelerini de gerektirir.
Ama...
Silahı elinde tutanlar buna izin veriyorlar mı?
Hatta...
BDP’nin üzerinde bile örgütün silahlı kanat gölgesi yok mu?
Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir “artık silahlı mücadele devri geride kaldı” mesajını verince İmralı’dan ona nasıl “ayar çekildiği” hatırlanmalı.

Bask modeli

ASLANTEPE’DE YERLERİMİZ
Galatasaray’ın yeni stadında yerlerimizi aldık.
15 Ocak’ta Ajax özel maçıyla “siftah” yapacağız.
Stat, Avrupa’nın en iyilerinden biri.
Bu futbol mabedini, isimsiz kahramanlarıyla ayrıca yazacağım.
Ancak...
Şimdiden kaygılıyım.
Bu takımla yeni stadımızda mahcup olmaktan hatta dahası kahrolmaktan korkuyorum.
Ve ligin 3 büyükler dışındaki yabancı futbolcularına bakarak gıpta ediyorum.
Anadolu takımları nasıl da müthiş yabancı futbolcular buluyorlar...
Hepsi de fişek gibi.
3 kuruş 10 paraya transfer ediliyorlar.
3 büyüklerin her biri servet dökülerek alınmış yabancı yıldızlardan (!!) oluşan takımlarına kök söktürüyorlar.
Çim yolduruyorlar.
Giderek büyüyen bir soru işareti beynimi acıtıyor:
Neden İstanbul’un büyükleri birkaç istisna dışında Anadolu kulüplerinin o fırtına gibi esen topçularını bulamıyorlar?
Futbolcudan mı anlamıyorlar, yoksa menajerlerin önerdikleri ucuz ama taş gibi topçuları snobe mi ediyorlar?
Yoksa ucuzdan mı hoşlanmıyorlar?
Kulüpleri borçlandırarak, turistik gezi yapar gibi Türkiye’ye gelen ruhsuzlara milyonlar akıtmak neden?
Lüks restoranda ne yiyeceğini, ne içeceğini bilmeden parmağıyla fiyatı en yüksek olanları isteyen hacı ağalardan ne farkları var?
Adamların buraya profesyonel hayatının sonunu yorulmadan geçireyim, bu arada cebime de 3-5 milyon euro koyayım diye geldikleri açık.
Hagi ve Alex türünden “adam gibi adamları” ara ki bulasın.