Anayasa Mahkemesi'nin eski üyelerinden biri, önceki gün ve dün yaşananlar karşısında "Olmaz böyle şey" diye tepkiliydi.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın belde belediyeleri bağlamında Danıştay tarafından verilen karar için "alelacele" ve "tek başına" açıklama yapmasını yüce yargının tarihinde "bir ilk" olarak yorumluyordu.
Ona göre Başkan Kılıç'ın önce Anayasa Mahkemesi'nin tüm yargıçlarını toplaması gerekirdi.
Orada konu, bütün ayrıntılarıyla ve yönleriyle tartışılırdı. Belirli bir görüş oluştuktan sonra bu kez kamuoyuna açıklama yapıp yapmamak kararı alınırdı.
Eğer çoğunluk böyle bir açıklamanın yapılmasından yana ise, çıkar gazetecilerle konuşurdu. Yazılı bir bildiri de yayımlanırdı. Karşı görüşte olanlar "muhalefet şerhi" koyarlardı.
Usul buydu.
Anayasa Mahkemesi'nin kuruluşundan bu yana gelenek de buydu. Oysa...
Başkan Kılıç, önce tek başına ve mahkeme üyelerinden kimseyi referans göstermeksizin medyaya konuştu.
Başkan Yardımcısı Osman Paksüt, "Başkan bizlerin fikrini almadan sadece kendi görüşünü dile getirmiştir. Söylemi sadece kendisini bağlar" mesajını veren açıklamayı yapınca, Kılıç bu kez "anlaşılmaz" bir izahta bulundu. "Daha önce bu konuda CHP'nin başvurusuna olumsuz oy kullanan biz 6 kişinin fikridir" dedi.
İnanılır gibi değil.
Yargıtay'ın kararı yeni olduğu için Anayasa Mahkemesi'nin de konuyu yeniden ve tam kadro incelemesi, açıklama için yeniden karar vermesi gerekirdi.
Nitekim... Başkan Yardımcısı Paksüt, "Anayasa Mahkemesi'nin çoğunluğunu oluşturan 8 üyenin, Başkan Kılıç'ın açıklamasına karşı olduğunu" açıkladı.
Anayasa Mahkemesi Başkanı'nın ne duruma geldiği öylesine açık ki, kelimelerle tanımlamak istemiyorum. Olsa olsa renklerle tanımlanabilir. "Beyaz, sarı, kırmızı, mor" dördü de uyar.
18 YIL EĞİTİM
Başkan Haşim Kılıç, efendi ve üslubu özenli bir kişiliktir.
Ancak...
Sayıştay kökenli iktisatçı olarak Anayasa Mahkemesi üyesi seçilmiş ve yıllar sonra başkan seçilmiştir.
Hukukçu olmayışı bir handikap mı?
Bir başka -eski- Anayasa Mahkemesi üyesi hukukçu dostum şöyle dedi:
"18 yıldır Anayasa Mahkemesi'nde üye ve bir süredir de başkan.
Önüne her gün öylesine iyi işlenmiş hukuk dosyaları, raportörlerin her biri lisansüstü diploma tezi gibi öyle derin raporları geldi ki, 3-4 kez hukuk fakültesi okumaya bedeldir.
Okuduklarının yanı sıra...
18 yıldır mahkeme üyelerinden, raportörlerden dinlediği hukuk sunumları, açılımları, tartışmaları bile 2 doktora düzeyindedir."
......................
Yani...
Kılıç için eski çalışma arkadaşının bu anlatımı üzerine düşünüyorum da bu iktisatçı başkanın hukuk nosyonu eksikliğinden kaynaklanan bir yanlış tavır olmayabilir.
Daha çok kişisel dünya görüşü, siyasal bakış açısı bilinçaltına etki yaparak onu böyle açıklamalara itmiş olabilir.
Yüce yargı yıpranırSon 48 saatin Anayasa Mahkemesi'nden görüntüleri sadece Başkan Haşim Kılıç'ı mı yıprattı?
Çok daha acısı...
Başkan'ıyla, Başkan Yardımcısı ayrı konuşan...
Üyeleri ikiye bölünmüş...
Yüce yargının bir fikir etrafında birleşmek bir yana, masa başında hep birlikte oturup, karar verebilmek sürecini bile yerine getiremediği yolunda bir "zaaf" izlenimi.
Daha ötesi...
Anayasa Mahkemesi'nin sanki Yüksek İdari Yargı'yla çatıştığı, yargı erkinin birbirine çelme attığı gibi kaygıların oluşması...
Demokrasinin en önemli güvencelerinden biri olan yargı, burnu kopmuş ya da bir kolu olmayan, belden aşağısı kayıp antik heykellere dönüşmemeli.
Türkiye'ye bir haller oldu.
Neresinden tutsan elinde kalıyor.
Kişiler elbette önemlidir. Onlara özen göstermeliyiz ama onlar da kendilerine ve temsil ettikleri kurumlara özen göstermeliler.