Neyin yapıldığı kadar, kimin tarafından yapıldığı da önemlidir.
Örneğin KKTC Bakanlar Kurulu kararıyla Rumlarla aradaki duvarın kaldırılması...
Ve geçişlerin serbest bırakılması... Bu sürpriz kararın arkasında Turgut Özal olsaydı, gene faka bastırdı diye düşünülebilirdi.
Çünkü Özal "aktif" politikaların adamıydı.
En iyi savunmanın, iyi planlanmış saldırı olduğuna inanırdı.
Örneğin...
1987 Referandumu'nda daha sandıklar açılıp oy sayımına geçilmeden "hemen seçim" kararını açıklamıştı. Seçilme haklarını elde ettikleri gün Demirel, Erbakan, Türkeş kucaklarında ateşten top gibi "sandıkları" bulmuşlardı.
Özal'ın Anavatan'ı neredeyse Anayasa değiştirecek çoğunlukla TBMM'ye gelmiş, Demirel'in DYP'si sadece 50'lerde kalmıştı.
Yani...
Özal'ın bu "baskın seçim" kararı, ansızın akla esmiş değildi.
Siyaset sahnesinde rakiplerinin referandumla kazanılmış hamlelerini öldürmeyi amaçlayan "şah - mat" oyunuydu.
Bir diğer örnek... Davos'ta, sabah kahvaltısı için verdiği randevuya Yunanistan Başbakanı Andreas Papandreu hiç sebep göstermeden gelmemişti. Kahvaltı masasında Özal, dışarıda gazeteciler boşuna bu buluşmayı beklemişlerdi. Öğle haberlerinde dünya medyası "Türkiye - Yunanistan arasında ipler koptu" yolunda haberler geçiyorlardı. Sabah kahvaltıya gelmemiş olan Papandreu, akşamüstü otelinin lobisinde şarap - peynir partisi veriyordu. Neşeliydi.
Artık herkes Özal'dan zehir zemberek bir çıkış bekliyordu ki o hiç akla gelmeyeni yaptı. Yanına çalışma arkadaşlarını, bizim de aralarında bulunduğumuz bir grup gazeteciyi alarak, davetsiz olduğu Papandreu'nun partisine gitti.
Papandreu bu baskından şaşkına döndü. Mecburen Özal'ın yanına gitti. Elini sıktı. Şarap ve peynir ikram etti. Özal içmediği ve elinde gezdirdiği Yunan şarabından başlayarak Türk şarabının kazandığı madalyalara varan, sonra da Türk - Yunan ilişkilerinin yıllanmış şaraplar kadar eski olduğuna değinen bir konuşma yaptı. Atatürk - Venizelos dostluğuna uzanan bu lezzetin son zamanların ürünlerinde sirkeleştiği mesajını verdi.
Daha sonraları da bir araya gelme sözü verdiler.
Brüksel'de Özal Türkiye'nin tam üyelik başvurusunu yaptığı gün otele parmaklarında Papandreu'nun hediye ettiği tespihle gelmişti.
Kısacası...
1- Hamlenin altının boş olmadığı yolunda bir güven önemlidir.
2- Hamlenin sonuç alacağı hedefi olmalıdır.
3- Hedefe varılmalıdır.
Kıbrıs'ta duvarın kaldırılışına da bu açılardan bakılması kuşku veriyor.
Kıbrıs'ta duvar neden daha önce indirilmedi de şimdi?..
"Serdar Denktaş, geç olsa bile hiç olmamasından iyidir" anlamında bir yanıt verdi.
O halde hamlenin en azından zamanlaması hesaplanmış değil.
Amaç nedir?
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Prof. Mümtaz Soysal'ın cevabı şöyle:
"Güney'e gitsinler, gerçekleri görsünler istedik. Türkler Güney'de nasıl karşılanıyor, Türklere nasıl muamele ediliyor... Kendi gözleriyle görüp anlasınlar.
Öte yandan Güney'dekiler de, AB'ye girilmezse Kuzey aç kalacak sanıyorlar. Gelsinler görsünler Kuzey'i... Açlık var mı?"
Peki bu uygulama daha önce yapılamaz mıydı?
Aslında nedenler tek değil. Şöyle ki:
1- Güney Kıbrıs'ta vasıfsız işçinin asgari ücreti 1 milyar 600 milyon lira... KKTC'de 472 milyon lira.
Duvarı indirmekle, hem işsizlik sorununa bir havalandırma penceresi açılmış oluyor... Hem KKTC ekonomisini canlandıracak ek kaynak oluşuyor.
2- Annan Planı ve Kopenhag'da AB üyeliğinin ıskalanması üzerine gerilen toplumsal doku böylece rahatlatılmak isteniyor.
3- Duvarı indirerek, Güney üzerinde işgücü baskısı yaratılırken, seçenek olarak KKTC'ye ambargonun kaldırılması öneriliyor.
....
Daha başka nedenler de olsa duvarın devrilmesi, bir kavuk devrildiyi anımsatıyor.
Özay Şendir
“Erdoğan, Osmanlıyı diriltmek istiyor…”
11 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Şaşırtan Çin
11 Mayıs 2025
Zeynep Aktaş
Yatırımda yeni şifre: Hızlı nakit
11 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
Nükhet Duru: Fırınlanmadan, pişmeden kalıcı olunmaz
11 Mayıs 2025
Güldener Sonumut
Vadeli lider vs. Vadesiz lider: Habemus Papam...
11 Mayıs 2025