Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Yabancı sermayenin Türkiye’ye “son tavrını” ciddi yatırımlar yapan bir CEO’ya sordum.
Cevabı şöyle oldu:
“Genelde yerel seçim sonuçları bekleniyor.
Türkiye’nin ekonomik temelleri sağlam görünmekte.
Ancak...
Siyasi istikrar da önemli.”
............................
Artılar mı, eksiler mi ağır basıyor?
Cevap:
“Türkiye’nin bölgedeki ilişkileri parlak değil.
Irak’la, İran’la, Suriye’yle sorunları var.
Mısır ve İsrail’le arası açık.
Avrupa, Türkiye’yi kendi haline bırakırsa Ortadoğu’nun kaosunda türbülansa terk edilmiş olur.
Türkiye, son haftalarda kapılarını Avrupa’ya -yeniden- açmakta.
Avrupa da kapılarını açmalı.
Açıyor...
Kıbrıs ve Yunanistan ile bazı spesifik alanlarda -yarar çatışması- olan alanlar dışında Avrupa sermayesi için Türkiye tercih edilebilir coğrafya.
Özellikle AB’nin Türkiye’yi -dışlamamak- politikası son haftalarda ağır basıyor.”
....................
Türkiye için “Rusya, Çin, Şangay beşlisi” hayal.
Avrupa’ya alternatif olamaz.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün İtalya ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Brüksel ve Almanya gezileri Türkiye’nin Avrupa pencerelerini hatta kapılarını Avrupa’ya açması “eski dostlar” şarkısı gibi algılanmalı.
“Olmayana ergi” yöntemiyle Türkiye “neyin olacağını” görmek için “nelerin olmayacağını” görmekte Ankara...
Öyle...
“Ortadoğu’nun, İslam âleminin liderliğine, bölgenin büyük abiliğine” oynamak “stratejik derinlik” değil “stratejik illüzyon...”
Türkiye, zaman zaman dönüp dolaşıp Atatürk’ün -100 yıla yakın süre önce çizdiği- yörüngeye dönüyor.
İktidar buna “gönüllü” olmasa da “tarih, medeniyet ve fütürolojinin (gelecek bilim)” çizdiği yol haritası budur.
Su, yolunu bulur..

Haberin Devamı

GEÇ KALMIŞ GS YAZISI

GALATASARAY’ın Bursa maçı sonrası spor gazeteciliğinin duayeni Şansal Büyüka şöyle bir yorum yaptı:
“Bugünkü Galatasaray için -fırtına- mı desem, -süper- mi desem.
İkisi de yetersiz.
Bu Galatasaray karşısına hangi takım geçse ezer geçerdi.
Ne dersin Marcur?”
Gerçekten öyle.
Bu köşede kaç haftadır Galatasaray’ın futbolunu eleştiriyorum.
“Markaj” yapmıyor, karşı takımın oyuncularının kendi sahasına akışına “refakat” ediyor diye vuruyorum.
Ama...
Bursa karşısında gerçekten “tsunami” gibi dalga dalga kabaran, yükselen, büyüyen bir Galatasaray vardı.
İftihar ettim.
Zevkle izledim.
Aslında...
Yeniler yoktu.
Takım aynı.
Ama yükseliş muhteşemdi.
Dostum Metin Oktay’ın ruhunu sahaya yansıttılar.
Hepsi sağ olsun.
Efendim...
“Fenerbahçe’nin 1 gün önce yenilerek 3 puan kaybı Aslanları kükretmiş...”
Olabilir.
Ama tek neden değil.
Yeni transferler eskilerin ilk 11’e girmeleri için bir “rekabet” ortamı yarattığını hiç göz ardı etmeyelim.
Ayrıca...
Mancini’nin Süper Lig’deki diğer takımları tanıdıkça kendi “yönetim çıtasını yükseltmekte olduğunu” da dikkate almalıyız.
Baştan başlamayayım.
Bana göre Selçuk “sade ve etkili” futbolun gene ikonuydu.
Drogba’nın sol bacağını öne koyarak yanındaki Bursalıyı müdahale edemez hale getirerek sağ ayağının topuk içiyle attığı “cool” gol hem jenerik, hem estetik güzellikteydi.
Sneijder, Mancini ile proteinlenen ustalığını birbirinden güzel -özellikle ikincisi- golle skor levhasına yazdı.
Galatasaray’ın aradaki farkı -bu futbolla- kapatmak olasılığı var.