Güneri Cıvaoğlu
Yargıtay Başsavcısı'nın
RP'yi
- temelli - kapatma davası, tozu dumana kattı.
Ama...
Tartışmalar da, sapla samanı karıştırdı.
Siyaset ile
hukuk boyutları
bulamaç yapıldı.
Ve konu...
İçinden çıkılmaz hale getirildi.
Oysa... Soruna serinkanlı, bilimsel ve demagojilerden arınarak yaklaşmak gerek.
Önce
siyasi boyut...
Siyasi parti kapatmak, demokrasinin temel ilkelerine aykırıdır.
Hitler, Komünist Partisi'ni kapatmış ve yasaklamıştı.
Sovyetler Birliği yönetiminde batı tipi burjuva partileri yasaktı.
Türkiye'nin genç sayılabilecek
Cumhuriyeti de,
ceberrut, parti kapatma örneklerini verir.
Örneğin...
Terakkiperver Cumhuriyet Partisi, 1925'te kapatılmıştı. Güya irticanın başı koparılmıştı.
Fethi Okyar'ın
Serbest Partisi de,
1930'da kapatıldı.
Ancak...
Bütün bu örnekler, otoriter ve çatık kaşlı yönetimlerin iki dudak arasından çıkan emirlerinin uygulanması ya da yasalaşması sonucu partilerin kapatıldığını gösterir.
Buna elbette karşı olmak gerekir.
Siyasi partilerin kapatılması denince, böyle çağrışımlar olduğu içindir ki... Siyasetle hukukun bulamacı ortaya çıkmakta ve ön yargılı bir tavır konmaktadır.
Sorunun bir de
hukuk boyutu var.
Milletin devletle sosyal mukavelesi olarak tanımlayabileceğimiz, referandumla kabul edilmiş
Anayasalar, gerektiğinde siyasi partilerin kapatılabileceğini öngörmüştür.
Bunun çerçevesini
Anayasa ve yasalardaki hükümlerle çizmiştir.
Kararı verecek olan da, iktidarı elinde tutanlar değil,
hür ve
bağımsız yüksek yargı organı... Yani
Anayasa Mahkemesi'dir.
Anayasa Mahkemesi'ne re'sen dava açmak görevi
Yargıtay Başsavcısı'na verilmiştir.
Hatta, belli koşullarda siyasi partiler de, diğer bir partinin kapatılması için başvuruda bulunabilirler.
Yani...
Türk milleti ile devleti arasında referandumla onaylanan bir sosyal mukavele nezdindeki Anayasamız - gereğinde - hukuki yollar izlenerek, yüksek yargı tarafından bir siyasi partinin kapatılabileceğini öngörüyor.
O halde...
Yargıtay Başsavcısı'nın meşru zemindeki bu hukuki girişimini siyaset çanağında yoğurarak, demagoji malzemesine dönüştürmek yanlıştır.
Yargıtay Başsavcısı, Cumhuriyet tarihinin daha önceki
"tek parti" dönemi emirleriyle parti kapatma uygulamalarından çok farklı bir süreci başlatmıştır.
Demokratik, hukuk devletinin meşru kanallarını açmıştır.
Hatta...
Yargıtay Başsavcısı'nın bu girişimi ile
26 yıl önce, bugünkü
RP'nin babası olan
Milli Nizam Partisi'nin
Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılma kararı da birbiriyle karıştırılmasın.
Çünkü...
O dönemin egemen gücü,
12 Mart Muhtırası'nı vermiş ve fiilen yönetimi eline geçirmiş olan komutanlardı.
Gerçi, kapatma davası
Yargıtay Başsavcısı Bülent Akmanlar tarafından
12 Mart Muhtırası'ndan evvel açılmıştı, ama, belki de kafalarda
Anayasa Mahkemesi'nin gene de otoriter yönetim altında karar verdiği kuşkuları olabilir.
Bu kuşkular, pek de haksız olmayabilir.
Ama şimdi,
Türkiye'de ne muhtıra var... Ne otoriter bir yönetim...
Cumhurbaşkanı Demirel'in benim son
Durum programımda söylediği ve - ilgilisi - medya tarafından alkışlandığı gibi
demokrasi, bütün kurumlarıyla işliyor.
Ovaları ekiliyor... Hastaneleri açık... Hükümeti var... Meclis'i var ve çalışıyor...
Ve elbette, işte görülüyor ki...
Yargıtay Başsavcılığı var...
Anayasa Mahkemesi var... Çalışıyor.
Demokratik hukuk devletinde, çifte standart olmaz.
Yargıtay Başsavcısı, Anayasa'nın ve yasaların kendisine verdiği görevi yerine getirmiştir.
Anayasa Mahkemesi iddiayı doğru bulmazsa, davayı reddeder.
Ya da...
İddiaya katılır.
RP'yi kapatır.
Sorumluları, sonuçlarına katlanır.
Almanya Anayasa Mahkemesi, iki nazi partisini ve bir komünist partiyi kapatmış bulunuyor. Yerine farklı isimle benzerinin kurulmasını da yasaklıyor.
Fransa'da parti kapatma yetkisi,
Bakanlar Kurulu'nundur.
İtalya'da faşist parti kurmak yasaktır.
Bu ülkelerde demokrasi ve düşünce özgürlüğü,
Türkiye kadar yok mu?
Önemli olan, partilerin
Anayasa adlı milletle devlet arasındaki
sosyal mukaveleye bağlılıklarıdır.
Namusları üzerine and içtikleri Anayasa'nın ilkeleri içinde kalmalarıdır.
"Refah Partisi kapatılsın" - asla - denilemez.
Ama,
Ankara'da mahkemeler var. Hukuka da saygılı olmak gerek.
Yazara Emailg.civaoglu@milliyet.com.tr