Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bugün Beline sarılmış patlayıcılardan uzanan kablolar, avucunun içindeki bir düzeneğe bağlı. Düzenekte bir yay var. Avucunda sımsıkı tuttuğu bu yayı, parmaklarıyla çekmiş durumda hedefe yöneliyor.Sırtında palto ya da geniş bir giysi olduğu için kimse, ne patlayıcıları, ne de paltonun kol içinden avucundaki düzeneğe uzanan kabloları fark ediyor.Hedefe vardığında yapacağı tek şey, avucunu açmak. Parmağının baskısından kurtulan yay geriye hareket ettiğinde, "Buuuuum!"Yani... Pim çekmek, düğmeye basmak, tetiğe asılmak yok.Neden böyle?Çünkü... İntihar bombacısı, şu ya da bu nedenle son anda karar değiştirebilir. Düğmeye basmaz, pimi çekmez, tetiğe asılmaz. Eylem yatar.Oysa... "Yaylı" düzenekte böyle bir seçeneği yok. İntihar bombacısı yakın mesafede örgütünün iki keskin nişancısı tarafından gözleniyor. Eğer eylemden vazgeçerse, keskin nişancı onu vuruyor.Kurşunu yiyerek yere düşen intihar bombacısı, gücünü yitirdiği için artık düzeneğin yayını sımsıkı tutamıyor, parmakları gevşiyor, yay geriye hareketleniyor... "Buuuuuuuum!" İntihar bombacısı son anda pimi nasıl çeker? Bu sorunun cevabı için ilginç bir ayrıntı... Sinemalarda gösterimde olan "Yargısız İnfaz"da (Rendition) bu ayrıntının yanı sıra psikolojik hazırlık hep aynı.İslam adına "cihat ..." Ve kutsanmış "şehitlik mertebesi." Bir şey daha... Eski Başkan Clinton zamanında çıkarılan bir yasayla, ABD istihbarat güçleri, bir zanlıyı, hiçbir yasal gerekçe -karar olmaksızın ve de kimseye haber vermeksizin gözaltına alabiliyor. Günlerce, haftalarca Amerika topraklarında ya da bir başka ülkeye göndererek orada sorgulayabiliyor. Ona işkence uygulayabiliyor. Zanlının Amerika'ya girdiğini gösteren havalimanı kayıtlarını bile silebiliyor. Ailesi de hiçbir bilgi alamıyor. "İnsan hakları" mı dediniz?..CIA yetkilisi rolünü oynayan Meryl Streep, "Bu yöntemle en son Londra'da 7 bin can kaybını önledik" cevabını veriyor. Cellat eğitimi Kanyon'a sinema izlemeye gittiğimde, film saati gelinceye kadar D&R'da ayak sürtmek keyfimdir.Yeni kitaplar, müzik albümleri arasında zaman akar gider...D&R'daydım. Salonda tanıdık bir erkek sesi dalgalanıyordu.Her şey 1984 yılında Paris'te bir sinema kuyruğunda başladı. Visconty'nin "Venedik'te Ölüm" filmine girmek için bekliyordum. (............) Yan taraftaki plakçıdan hafif bir ses geliyordu. Bir kadın arya söylüyordu. Filmin fon müziği sanki daha biz girmeden başlamıştı. Sıradan çıktım, plakçıya girdim ve sordum: "Bu çalan müzik nedir?"Mahler'in "Ölmüş Çocuklar Şarkısını" öyle keşfettim. Dame Janet Baker söylüyordu. O plak, 1980'li yılların başında, en ağır bunalımımı geçirirken hayatımı kurtardı. Görevli arkadaşlardan biri, sesi, "Kenan Işık, Ertuğrul Özkök'ün seçtiği parçalardan oluşan albümü anlatıyor" diye açıkladı.Satın aldım. Kitap formatında bir kapak... Sepya bir fotoğrafta Ertuğrul, notalar, bir keman ve altın pırıltıları olan iki nefesli saz... Altın yaldızlı ince ve şık bir çerçeve...Ve başlık..."Arta Kalan Zamanda - ERTUĞRUL ÖZKÖK." Ertesi sabah gazetedeki masamda da aynı albümü buldum. Ertuğrul göndermiş. Onun seçtiklerini, her parça için yazdığı yorumları anımsayarak dinliyorum. Albümlerin birini evde, diğerini otomobilde...Ne güzel işler yapar. Örneğin... Moskova için çok kitap okudum ama Ertuğrul'un Moskova'yı anlatan "Stalin Barokları" adlı kitabının lezzeti bir başkaydı. gunericivaoglu@milliyet.com.tr ARTA KALAN ZAMANDA