Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

İktidarla Cemaat arasında yol ayrımı ortaya çıktığı günlerden bu yana bir anı hafızamı sürekli ziyaret ediyor.
Her defasında “bu topa girmeyeyim” diye düşünüp yazmıyorum.
Ama...
Şu son “gözaltı büyük patlamasından” sonra paylaşmak farz oldu.
Yıllar önce 9’uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile bir sohbetimizde sormuştum:
“Siyasetin duayenisiniz.
1960’lı ilk yıllardan bu yana aktif siyaset yaşamınızda sizi en fazla etkilediğini düşündüğünüz ve derinden pişmanlık yaşadığınız, döne döne keşke yapmasaydım dediğiniz bir yanlışınız oldu mu?”
Samimi bir itirafta bulunmuştu:
“1970’te bir grup arkadaşımızla yollarımız ayrıldı.
Onlar 27 Mayıs 1960 ihtilali sonrasında birlikte yola kurulduğumuz kader arkadaşlarımdı.
Can dostlarımdı.
2 dönem üst üste onlarla birlikte seçim kazandık.
Tek başına iktidar olduk.
1969’da oylarımız yüzde 50’nin de üzerindeydi.
Görüş ayrılığı çıktı.
Ayrıldılar.
Demokratik Parti’yi kurdular.
İçim yandı.
Ama...
Partimiz gene de Meclis’te tek başına iktidar çoğunluğunu sürdüreceği kadar sayıca güçlüydü.
Keşke onları ayrılmamak, partimizde kalmak için daha fazla gayret gösterseydim.
Belki ikna edebilirdim.
Yapamadığım için pişmanlığım yıllarca sürdü.
Partimiz AP (Adalet Partisi) ve sonrasında kurulan DYP de bir daha hiç tek başına iktidar olamadı.”
Demirel bunları söylerken duygu yüklüydü.
Yıllardan süzülen “özeleştirisini” dile getirmişti.

ZİRVE PSİKOLOJİSİ
Süleyman Demirel 28 yaşında DSİ (Devlet Su İşleri) Genel Müdürü olmuştu.
Ona “geleceğin başbakanı” gözüyle bakılıyordu.
Zaten...
40’ına varmadan başbakan oldu.
Girdiği ilk seçimde partisini tek başına iktidara getirdi.
Ekono-mide -halkın satın alma gücünü 3’te 1 arttıran- başarılı bir grafik çizdi.
1969 seçimlerinde AP yüzde 50’nin üzerinde oy aldı.
10 yıllardır ilk kez Türkiye’nin döviz stokları kabarmıştı.
Dönemin DPT (Devlet Planlama Teşkilatı) patronu Turgut Özal’la birlikte TL’yi “konvertibiliteye” geçirmek planlarını uygulamaya koymak üzereydi.
İşte o sıralarda etrafındaki “yeminiler” diye anılan grupla partinin kuruluşundan itibaren çoğuyla birlikte yola çıktığı arkadaşları arasında çekişme/çatışma başladı ve çok süratle büyüdü.
Demirel iki blok arasından birini tercihe zorlandı.
Demirel -kendisinin de söylediği gibi- belki çok gayret gösterse onları bir arada tutabilirdi.
Evet...
Bu gayreti göstermişti ama galiba “yeterince” değil.
Acaba üst üste büyük seçim ve siyaset başarılarına imza atan lider olmanın getirdiği “liderlik sendromu” mu?

İKTİDAR / CEMAAT
Birine ya da diğerine yakın koordinatta olduğum söylenemez.
Aralarındaki çatışmanın analizini yapabilecek özel ve derin “içeriden” bilgilere sahip değilim.
Ancak...
AK Parti iktidar olduktan sonra Cemaat’in eğitim donanımlı kadrolarından yararlanmıştır.
Vesayetlerin üzerine -yöntemlerle ilgili soru işaretlerim olsa da- birlikte gitmişlerdir.
Tabanları geçirgendir.
Son 11 yılın büyük bölümünde yol arkadaşıydılar.
Bu “dışarıdan” ve “genel” bakışla onların -içişleri/ilişkileri- üzerime hiç de vazife değil ama AK Parti doruklarında acaba yıllar sonra “Demirel pişmanlığı” yaşanacak mı diye düşünüyorum.
.........................
Son operasyonun anatomisi gelecek günlerde yapılır.
Ortalık toz duman.