TÜSİAD Türkiye siyasetinde -ortalık karardığında, tehlikeli kayalıkları haber veren- “çakar” gibidir.
TÜSİAD Başkanı Muharrem Yılmaz’ın konuşması bu metaforla okunmalı.
Birkaç satır...
* Türkiye, kendini tüketen, şiddetli, yıkıcı ve kazananı olmayacak bir kavgayla enerjisini harcamakta.
Gözleri kör eden bu kavganın temelinde, hukuk devleti, güçler ayrımı, temiz siyaset gibi vazgeçilmez demokratik kavramlar konusundaki zaaflarımızın yattığı açıkken, bu meseleye sistemi, kurumları altüst ederek çözüm bulmaya çalışmanın doğru olmadığını düşünüyoruz.
* Kanun teklifi (HSYK), bağımsızlığı zaten tartışmalı olan HSYK yapısına, yeni sorunlar ilave etmektedir.
* Çözüm, yargı bağımsızlığı veya tarafsızlığını gerçekten sağlayacak ve Kopenhag kriterlerine uygun bir anayasal reformda yatmaktadır.
* Hukukun üstünlüğüne riayet edilmeyen, yargı mekanizması AB normlarında çalışmayan, düzenleyici kurumlarının bağımsızlığına gölge düşen, vergi cezaları veya başka tür cezalarla şirketler üzerinde baskı kurulan, ihale yasası onlarca kez değiştirilen... Böyle bir ülkeye yabancı sermayenin gelmesi mümkün değildir.
* Geleceğin Türkiye’sini dünyaya açık, demokratik ve özgürlükçü değerleri benim-semiş, katılımcı demokrasiyi özümsemiş bireylerin kuracağına inanıyoruz.
Yeni nesillerin, bu değerleri büyük ölçüde benimsediğini, başta Gezi Parkı süreci olmak üzere, birçok vesile ile görme fırsatını elde ettik.
..........................
Ayrıca yoruma gerek yok.
SORU: ‘HIRİSTİYAN OLSALARDI?’
Suriye’deki “insanlık suçları” o topraklarda kanla ve kötülükle beslenen “Drakula” hayaletlerinin dolaştığı ürpertisini veriyor.
21’inci yüzyılda böyle canavarlıklar isyan ettiriyor.
Aralarında kadınların ve çocukların da bulunduğu onlarca, yüzlerce açlıktan bir deri bir kemik kalmış ceset.
Çoğu boğularak öldürülmüş.
Gözleri oyulanlar da var.
Karnında bebekleriyle öldürülenler de...
Bunlar, adı -hala- “devlet” olan Suriye’nin rezillikleri.
..........................
Diğer taraftan görüntüler uzun süredir medyaya yansımakta.
Haberleri yayınlanmakta.
Onlar da devlete yakın olanları kıyıyorlar.
Kurşuna dizerek.
Kılıçla kafalarını uçurarak infazlar.
Kadı hükmüyle kol ve bacaklardan çapraz budamalar.
Sınır ülkelerine kaçışan, sığınan 3 milyona yakın insan...
Evet...
Sizin, benim gibi insanlar.
..........................
Dünya hala -adeta- “seyirci.”
Tepkiler “sade suya tirit...”
Göstermelik.
Bir soru:
“Bu kıyımın, bu vahşetin kurbanları Hıristiyan olsalardı, acaba Batı dünyası gene böyle tribünde kalır mıydı?”
Herkes, hepimiz bu soruyu hiç ara vermeden tekrarlamalı, dünyada yankılar yaptırmalıyız.
Vicdanlara kıvılcımlar yollamalıyız.
Yürekleri yakana kadar...
AYDIN’IN KARARDIĞI AN
ÇOK yıllar önce Galatasaray’ın artistik, estetik futboluyla ünlü Suat’ı keyifle ve hayranlıkla izlerdik.
Ankara 19 Mayıs Stadyumu’nda bir topa yere paralel havalanmıştı.
Müthiş bir vole çakmıştı.
Yere düştüğünde sesini duyduk mu yoksa algıladık mı bilemem ama bir çatırtıyı hatırlıyorum.
Kolu kırılmıştı.
Benim için “travmadır.”
..........................
Önceki gece Elazığ karşısında Aydın’ı izlerken “deja vu (vü)” oldum.
Bileğinin ters dönüşü ve kırılışı yürek paralayıcıydı.
Topu kazanmak ve -olası- golü önlemek için nasıl da bir özveriyle hamle yapmıştı.
Mücadele ettiği Serdar da ağlıyordu.
Oyuncuların teessürü yüzlerinden okunmaktaydı.
Tribünlerde Elazığ seyircileri de “Aydınnn” diye tezahürat yapıyorlardı.
Binlerin, ambulansta hastaneye yol almakta olan Aydın’a gönderdiği şifa yüklü elektrik dalgalarıydı.
Ona yürekten “şifa” diliyorum.
Çok zor olan bir şey daha...
Hakem Aydın’a sarı kart çıkartmak zorundaydı.
Bunu Aydın ambulans-tayken yaptı ve görevin gereğini yerine getirirken ne acılar hissettiğini algılıyorum.
Ona da kızılmasın.
..........................
Aslan’ın başında bir uğursuzluk bulutu dolaşmakta.
Bir hafta önce de Bruma kaybettiği topu yeniden kazanmak için kaslarını zorlayan bir hareket yapmıştı.
Çapraz adaleleri yırtıldı.
O da sezonu kapattı.
Oysa...
İyi hocalarla ve Drogba ve Sneijder gibi büyük ustalarla tecrübe kazanıyor, gençlik gücünü olgunlaştırıyordu.
Ona da kalpten “şifa” diliyorum.