KANIN durmasını isteyen herkesin -ilke olarak- desteklediği “açılım”, dün de Türkiye gündemindeydi.
Ankara doruklarında “daha gerçekçi bir yol haritasının” karakalem eskizleri oluşmakta...
Henüz sadece “eskiz” aşamasında olmak nedeniyle elbette somut adımlar tartışılamıyor.
Ancak...
Her projenin arkasında “karar”, yani “irade” vardır. Önünde ise hayata geçirilmesi için planlara dönüşecek “eskizler...”
O nedenle şimdilik projenin arkasındaki iradeye omuz veren toplum psikolojisi inşa edilmekte.
Bu topraklardaki insanlarımızın büyük çoğunluğu, “kanın durması için çözüm formüllerinin üretilmesi” ortak paydasında yer alıyorlar.
Aklın yolu
ANCAK...Projenin fizibilitesi, yani yapılabilirlik etütlerinde o ortak paydanın da bütünlüğü -tam- sağlanabilmiş değil.
Suyun kendi yolunu bulması gibi, projesinin arkasında toplum çoğunluğunun bulunduğu açılımın da yol haritası doğal vadisinde çizilmelidir.
Suyu yatağına geri akıtmak mümkün olmadığı gibi açılımın da ilerleyemeyeceği yokuşlara vurulmaması gerekir.
O nedenle bazı gerçeklerin altını çiziyorum...
“Silahlar sussun... Bunun için de parmaklar tetikten çekilsin” söylemini kullananların hepsi aynı kafada değil.
Bir kısmı, toplumdaki “kanın durması için bir şeyler yapılması” inanç psikolojisinden yararlanarak, ortak paydaya sızma yapıyorlar. Devletin meşru güvenlik güçlerini, dağdaki PKK’lılarla aynı terazinin kefelerine koymak çabasındalar.
Güvenlik güçlerinin anayasal ve yasal misyonu, dağda ya da düzde devletin tekil egemenliğinin sağlanmasıdır.
Meşruiyet dışı başka güçlerin tasallutundan korumaktır.
PKK terörü de bunun için hedeftir.
İşte “silahlar sussun, parmaklar tetikten çekilsin” sloganını PKK’yı ve güvenlik güçlerini aynı terazinin kefelerine koymak için kullanan ve “asker operasyon yapmasın, PKK eylem koymasın. Birbirlerine uzaktan baksınlar” kafasında olanlar için “aklını peynir eklemekle yemiş olanlar” diye yazmıştım.
Oyuna gelmeyenler
ÖTE yandan... Gene bu “silahlar sussun, parmaklar tetikten çekilsin” genel söylemini artniyetsiz ve akılcı olarak kullananlar da var. Onlar “aklını peynir ekmekle yememiş olanlardır.”
Birincilerin oyunlarına gelmeyen bu ikincilerin, fizibilitesi de olan akılcı yol haritası eskizi şöyle:
“PKK eylem koymamalı ve güvenlik güçlerinin operasyon yapabileceği coğrafyadan da uzaklara çekilmeli, böylece çatışmanın olmadığı, kan dökülmediği bir süreçte çözüm daha kolaylaşır.”
Ayrıntıları tartışılabilir ama genel yaklaşım doğru.
Zaten PKK da “tek taraflı ateşkes” ilan etmiş değil midir?
O halde bu tavrını sürdürmeli, güvenlik güçlerinin operasyon yapmasına gerek olmayacak coğrafyalara çekilmelidir.
Kısacası “ateşkes ilan ettim” diye açıklama yapıp sonra da güvenlik güçlerinin burnunun dibinde namlu göstermek ve operasyona çanak tutmak, kanın durmasını istiyor demek değildir.
SARKİSİSTAN
BU “Sarkisistan” adı Alin Taşçıyan’dan... Sarkis Zabunyan’ın İstanbul Modern’deki sergisinin adına gönderme yaparak “SİTE, sergiden çok daha öte bir etkinlik” söylemini kullanıyor.
Sarkis, gerçekten kavramsal sanatın bu dünyadan öte bir gezegeni gibi...
Sergisinin her mekânında bizlere “keşif yapmakta olduğumuz” hissini veriyor.
Devasa boyutlardaki çalışmalar, derinlere tüpsüz daldırıyor. Sonra fırlatıp havaya uçuruyor.
Yerçekiminin kalktığı, ağırlığın sıfırlandığı hafifleme seansları da yaşanıyor.
Bir site içinde yansıtıyor bunların hepsini...
Sanat eleştirmenliğinin tehlikeli coğrafyasına girmeden teğet geçerek Sarkis Zabunyan’a dönelim...
İstanbul’da doğmuş. Mimar Sinan Üniversitesi’ni bitirmiş. 1964’ten bu yana Paris’te çalışıyor. Resim, heykel, ses ve video enstalasyonlarına odaklanmış.
Paris Bienali Resim Ödülü’nü ve Fransız Ulusal Büyük Heykel Ödülü’nü almış.