Bugün Tamam... Etsin.Peki ne olacak? Terörün en büyük başı Abdullah Öcalan'ı ABD teslim etti. Yıllardır Türkiye'de. Hapiste. Onu nasıl kullanabildiniz? Sonuç ne?Talabani'nin teslim edeceği elebaşılar Öcalan'dan daha mı büyük, daha mı etkili?Onları teslim alırsanız, PKK bitecek mi?"Sorunun yanıtı, yıllardır sürdürülen "teröre değil, teröriste endeksli savaşımın" yetersizliğini, eksikliğini ortaya koyuyor. Türkiye insanını da böyle menzili kısa söylemler oyalayabilir. Ama dışarıdan görünüş farklı. Türkiye'nin PKK sorununu iyi bilen bir yabancının bana yönelttiği soru, canımı fena halde acıttı; "Ankara, Talabani'den Kandil'deki PKK elebaşılarını teslim etmesini istiyor. Kandil Dağı'ndan öncesi Bekaa Vadisi'dir.Jetler yıllar önce Bekaa Vadisi'ndeki PKK kampını neden vurmamıştı?O kampa gittiğimde dikkatimi her şeyin yer altında olması çekmişti. Sabahın 6'sında, toprak zeminden birbiri ardına 400-500 PKK'lı ellerinde Kalaşnikoflar, koşarak çıkıyordu.100'er kişilik birlikler halinde sıralanıyorlardı. Karşılarındaki -kendi söylemleriyle- "subayları(! !)"na tekmil veriyorlardı.Bütün bunları, uzakta bir kırmızı Mercedes'in tamponuna ayağına dayamış, Abdullah Öcalan izlemekteydi. Sonraları gördüm, yer altında derslikler, revir, yatakhaneler vardı. JETLER HANGİ GÜNLER İÇİN? Yerin üstünde sadece duvarında "Mahsun Korkmaz Akademisi" yazılı olan tek odalık bir bina ve az ötesinde pencerelerinde cam bile olmayan 2 odalı "subay(!!) evi" vardı.Pencerelere lastik parçaları konmuştu.Üzerinde akademi yazan tek odalı bina ise, kamera açılarıyla fotoğraflara heybetli yansıtılsa bile, büyücek bir odadan ibaretti.Öcalan'ın çalışma ve yemek odasıydı.Odadaki soba -görebildiğim kadarıyla- kampın tek lüksüydü.Kampa gelen gazetecilere, yabancı politikacılara da o odada sahra karyolaları kuruluyordu. Tek sobalık lüks Öcalan "her şeyin neden yer altında olduğunu" şöyle açıklamıştı: "Yerin altına girilmese, TC uçakları vurur." Dinlemekle yetindim."Burada içtima yaparken, arazide silahlı eğitim alırken de açık hedef değiller miydi?" Aslında o günden bu yana yanıtını hiç alamadığım bir sorudur bu. Bekaa, Lübnan topraklarındaydı. Lübnan'ın o yöresi Suriye korumasındaydı. Ancak... Ne Suriye birlikleri, uçaksavarları, uçakları... Ne de zırhlıları vardı.PKK dahil, dünyadaki bütün terör örgütleri kamplarının sağlı sollu sıralandıkları Bekaa Vadisi'ne giren yolun başına bir kontrol kulübesi koymuşlardı.İçinde de 2 Suriyeli asker... Hepsi o kadar... Türk uçakları denizden gelebilir, bir baskınla PKK kampını yok edebilirdi.Suriye'nin başı İsrail'le fena halde dertteydi. Kamp Lübnan'da olduğu için, Suriye bunu dünya kamuoyuna "kendisine tecavüz olarak" gösteremezdi.Suriye, ABD'nin "terörü koruyan haydut devletler" listesinde ilk sıradaydı.Yani... Türkiye'nin böyle bir baskın için önünde bir engel yok gibiydi.Fakat... Bunu yapacak yerde, önce Turgut Özal, sonra Süleyman Demirel, Suriye ziyaretlerinde dönemin Devlet Başkanı Hafız Esad'a, "Öcalan'ın Şam'daki ev ve büro adresleri, telefon numaraları yazan istihbarat notlarını" veriyorlardı. Esad da, "Böyle biri topraklarımızda yok" yanıtıyla komedi oynuyordu.Ankara'dakiler, Öcalan'ın "TC uçakları vurur" korku titreşimlerini nasıl algılayamadılar?.. Anlaşılır gibi değil. TC vurur Şimdi gene "Kandil'i vurmak" eksenli tartışmalar yapılmakta.Tüm PKK'lıların, geride küçük ve zorunlu birimlerini bırakarak, araziye dağılmış olabilecekleri sır değil.Ancak... Orada bir küçük baraj, enerji santralı, hastane yaptıkları ve civar köyleri de etkisi altına alan egemen yönetim kurdukları da biliniyor.Tıpkı daha önce PKK Bekaa kampında olan kaygıların, Kandil'de yıllardır yaşanmadığını kim düşünebilir?.. Talabani'nin bürosundan resmi açıklama bile "Kandil dağlarında binlerce PKK'lının olduğu" mesajını vermiyor mu?İnönü'nün Kıbrıs'a 1964'te yaptırdığı "jetlerle sınırlı polis müdahalesi", yıllar önce Bekaa kampında, son yıllarda da Kandil'de tekrarlanabilirdi.Bazen "zamanı zamana bırakmak" söylemi geçerli olmayabilir. gunericivaoglu@milliyet.com.tr ZAMANI ZAMANA BIRAKMAK