Güneri Cıvaoğlu
Geçen yıl...
7 Haziran...
Anavatan - DYP Hükümeti çökmüş. Ankara'da
Mesut Yılmaz'la başbakanlığının son gününde bir televizyon söyleşisi yapıyoruz. Söyleşi banda alınıyor. Bir gün sonra yayınlanacak.
Yılmaz, hükümeti yeniden kurmakla - gene - kendisinin görevlendirilmesini beklemekte...
Gözüm, bir ara odanın kapısının altından itilen bir kağıda ilişiyor.
Kameralara
"stop" işareti veriyorum.
Yerimden kalkıp kapının altından içeriye itilen kağıdı alıyorum.
"Başbakanlık" antetli kağıda, el yazısıyla yazılmış not şöyledir:
"Necmettin Erbakan, saat 18.30'da Cumhurbaşkanı tarafından Köşk'e davet edildi. Hükümeti kurma görevinin verilmesi bekleniyor."
Yılmaz, bu notu okudu. Sonra...
Söyleşi yeniden başlatıldı.
İlk sorum şöyleydi:
"Yeni hükümeti kurma görevi Erbakan'a verilmiş bulunuyor. Şimdi ne olacak?"
Yılmaz, kelimeleri alev alev yanan bir söylemi, yanardağ gibi püskürttü.
Bu anının günümüze yansıttığı bazı gerçeklere değineyim...
Demirel, geçen yıl
7 Haziran'da,
Erbakan'a hükümeti kurma görevini verirken, şimdi
O'na en ağır kelimelerle saldıran
Erbakan ve
Çiller ile destekçileri,
Cumhurbaşkanı'nı övüyorlardı.
O'nun tarafsız, demokrat ve saygın kişiliğinin altını çiziyorlardı.
Buna karşın...
Yılmaz ve yanında yer alanlar ise, öfkeliydiler.
"Cumhurbaşkanı'nın kurulmasına izin verdiği ortaklığın - Çiller'in dosyalarıyla, RP'nin Mercümek gibi dosyalarını karşılıklı aklama - pazarlığı üzerine kurulduğunu" söylüyorlardı.
"Çamur üzerine kurulan ahlak dışı bir ortaklığa Çankaya'nın geçit vermemesi gerekirdi" iddiasında bulunuyorlardı.
Şimdi...
Roller değişmiştir.
Yani...
Alkışlayanlarla suçlayanlar, yer değiştirmişlerdir.
Bir başka saptama daha:
Türkiye'de,
Çankaya tercihleri için,
isabet ihtimali çok yüksek ve
iddialı tahminler yapılamıyor.
Yukarıdaki satırlarımda verdiğim örnek,
Yılmaz'ın
7 Haziran'daki beklentisinde yanılgıyı işaretliyordu.
Bir yıl sonra,
20 Haziran'da bu kez
Erbakan ve
Çiller ile keskin zekalı akıl hocalarının(!) yanıldıklarını görüyoruz.
1977 seçimlerinden sonra, devrin
Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'ün
Ecevit'i tercihi üzerinde,
Demirel de yanılmıştı.
Ancak...
Sonuçları, liderlerin yanılmaları ya da
Çankaya'nın doğru veya yanlış tercihleri değil,
siyasetin doğası belirler.
Siyasetin doğal çerçevesiyle ve güçleriyle uyuşmayan hükümetlerin yaşama şansları yoktur.
Tutun ki...
Demirel, hükümeti kurmakla
Çiller'i görevlendirseydi... Bu, üzerinde
"tartışma" açmayacak... ve
"genel mutabakat" sağlayacak bir tercih mi olurdu?
Elbette hayır...
Ülke, taşıyamayacağı bir gerilime girerdi.
Anayasal kurumlar arasında koordinasyon büsbütün kopardı.
Oysa bakınız...
Cuma günü faizler düştü... Dolar değeri düştü... Borsa yükseldi...
Bir umut kıpırtısı bile,
Türkiye manzaralarını değiştirebiliyor.
İstikrarlı, sağlam ve yöneten bir demokrasiyi oluşturabilsek,
Türkiye şahlanır.
Çiller alternatifi mi?
3 lider imzası, Meclis iradesinin yerini alamazdı, o iradeye ipotek koyamazdı. Demokrasinin sırası ve kuralları var.
Demirel, 7 Haziran'da
Erbakan'a başbakanlık verirken, aslında
RP'ye sistemle uzlaşmak, demokrasiye de
6 milyon oy potansiyeli olan ve yeterince olgunlaşmadan iktidara gelmiş bu partiye rodaj yaptırmak şansını vermişti.
DYP ise
RP'nin sapmalarına karşı güvenlik subabı olabilirdi.
RP ve
DYP bu şanslarını kullanamadılar.
11 ayda
Türkiye'yi önce hükümet krizine, sonra da devlet krizine soktular.
Ordusuyla, medyasıyla, yargısıyla, işçi sendikalarıyla, işveren kuruluşlarıyla kavgalı, hiyerarşik düzeni dağılmış hazin bir
Türkiye manzarası yarattılar.
Krizi yaratanların, şimdi krizi çözmek iddiasıyla görev istemelerinin mantığı - hiç değilse şu aşamada - yoktur.
7 Haziran örneğinin bir başka yansıması gerilimdir.
Hükümet kurma görevinin verilişi tartışmalı ortamlar yarattığında... güvenoyu için duyarlı hesaplar yapıldığında... iktidar dışında kalan partilerin liderleri seslerini yükseltirler, sertleşirler.
Çünkü...
"Sertlik politikası, partilerin içinde safları sıkıştırır. Karşı tarafa gitmeyi düşünen milletvekilleri ya - satılmış - ya da - hain - damgası yiyecek olmanın korku çemberine alınırlar." Erbakan ve
Çiller aynı politikayı uyguluyorlar.
Son söz...
Bu kez kriz farklıdır. Diğer krizlerde yapılan yanlışlıkları ve fantezileri taşıyamaz.
Demokrasiye diğer krizlerde olduğundan çok daha fazla sahip çıkacak bilinci ve sağduyuyu göstermeliyiz.
Yazara EmailG.Civaoglu@milliyet.com.tr