Bu "laf yumağını" açayım... ... Bilineni tekrarlamakla başlayayım.DEHAPın 3 Kasım 2002 genel seçimlerine hile ile katıldığı yolundaki mahkeme kararı, Yargıtay tarafından onaylanınca gözler YSKya odaklandı. YSK kararı nedeniyle değil ama YSKnın - olası kararını - bahane ederek, AKP, 2007deki Cumhurbaşkanı seçimi için "2004te genel seçim kararı" alabilir. YSK dört karar verebilir.1 - "İtiraz süresi geçmiştir" gerekçesiyle, DYP ve GPnin başvurularını geri çevirir. Bu, zor.Hukukun görmezlikten gelinmesi olur. YSK Başkanı Algan da zaten dün "Maddi verilere, hukuki veriler de eklenmiştir. Hepsini ayrı ayrı görüşeceğiz" dedi. Yani, ortadaki durumun "yok" sayılamayacağı açık.En azından çok sıkı tartışılacak.2 - Hukuki çarpıklığın giderilmesi için genel seçimlerin, Mart 2004 yerel seçimleriyle birleştirilerek yenilenmesi kararını verir. Bunun anlamı Türkiyenin tümüyle karışmasıdır. Yoluna girer gibi olan ekonominin yeniden zembereklerinden boşalması olasılığıdır. AB müzakere sürecinin kundaklanmasıdır. Irak nedeniyle bir kez daha başlara çuval geçmesidir. Kıbrısta kilitlenmektir.Türkiyenin gene önünü göremez hale gelmesidir.YSK Başkanı Algan, "hakimin eğilim belli etmesi" gibi bir yanlış yapsa da "Genel seçimin nasıl bir kaos yaratacağını tahmin ediyor musunuz?" söylemiyle gerçekçiydi.3 - YSK, "Kararı TBMM versin" diyerek topu taca atmayı dener. Ancak bu da hukukun "hakim önüne gelen davayı görmekle zorunludur" temel ilkesine aykırıdır.4 - DEHAP oylarının hileyle kullandırıldığı ve yok sayılması gerektiği mantığıyla, barajı indirir. 66 milletvekilliği düşer. Onların yerine barajın üstünde kalacak tek parti olan DYP milletvekilleri Meclise girer. Siyasetin dört mevsimi Bu dördüncüsü dengelerin ortasında yer alan seçenek gibi görünüyor.Şöyle ki:Dengelerden biri "hukuk ve siyaset" arasındadır.Gerçekten, dördüncü seçenek ile hukuki çarpıklık "yok" sayılmış olmayacaktır.Hakimler kurulu olan YSK, önüne gelmiş bulunan başvuruyu karara bağlama zorunluluğunu yerine getirmiş bulunacaktır.Siyaset de darmadağın edilmeyecektir.AKP, Anayasa değiştirecek çoğunluğu yitirecek ama tek başına iktidarını sürdürecektir.İkinci denge ise, demokrasinin temel kuralı ve Anayasanın şu ilkesidir. "Seçimlerde adalet ve istikrar dengesi olmalıdır."Yani...Seçimlerde kullanılan geçerli oylar, mümkün olduğunca çeşitli siyasi görüşlerin Mecliste temsilini sağlamalıdır.Ancak...Bu ilke uğruna Meclis küçük partiler çorbasına dönmemelidir. Sivilceler gibi biri batan diğeri çıkan sağlıksız, ömürsüz, karar alamaz koalisyon hükümetlerine neden olmamalıdır.O halde "İstikrar" ile denge kurulmalıdır. Seçim sandıklarından "sağlam" ve "sürekli iktidarlar" da çıkmalıdır. Eğer YSK 4. seçenek için karar verirse, hem Mecliste muhalefet sandalye sayısı artacağı için, hem AKPnin sadece yüzde 30lardaki oylarıyla Anayasa değiştirmek çoğunluğu olmayacağı için "adalet" ilkesine yaklaşılacaktır.Ve.. AKPnin tek başına hükümeti sürecek, siyasette istikrar bozulmayacaktır. Sistem, "yöneten demokrasi" vasıflı konumunu koruyacaktır. Dengelerin efendisi 4... Ancak olması gereken ile, olacaklar her zaman örtüşmez.Bu kez de öyle bir durumla karşı karşıya kalabiliriz.Örneğin muhalefette şöyle bir hesap var:"2007de Cumhurbaşkanı seçilmeden önce biz, Türkiyeyi seçimlere zorlarız. R.T. Erdoğanı Cumhurbaşkanı seçecek Meclis çoğunluğunu AKPde bırakmayız.."AKP de bu hesapları seziyor.Eğer YSK kararıyla AKPye bir bahane verilirse, 2004te yerel seçimlerle birleştirilmiş genel seçim kararı alınır. İzleyen 3 yıl sonraki Cumhurbaşkanı seçimi için, şimdikinden az da olsa yeterli Meclis çoğunluğu Ankaraya getirilir......Yumak biraz açıldı mı? g.civaoglu@milliyet.com.tr Gerçeklere dönmek