MGK, gelecek nesillerin genetik kodunu yazacak bir tarihi karar için toplanıyor.
1)- Türkiye'nin gençleri, çocukları, doğacak bebekleri "Avrupalı" olacaklar mı?
2)- Türkiye'nin gençleri, çocukları, bebekleri "bağımsız ve sürdürülebilir güvenli bir devletin" nesilleri olacaklar mı?
......
Kıbrıs için saptanacak politika, bu iki kavramın karşı karşıya gelmekte olduğu gibi bir kaygının ipoteğinde...
Hükümetle, askerin dosyalarının örtüşmediği ve Çankaya'da AB'li olmanın ağır bastığı yaklaşımla, sürdürülebilir güvenlik kaygısının ağırlıklı serin duruş arasında bir uzlaşma çizgisi aranacağı anlaşılıyor.
İkisinin de geçerli olduğu açıktır.
Halkın nabzını tutan kamuoyu araştırmaları ortada. Toplumun yüzde 80'e yakını AB üyesi bir Türkiye'den yana.
Doğru...
Bu satırların yazarı da öyle.
Ama...
Acaba bir kamuoyu araştırması ile halkın gene nabzı tutulsa, bu kez "bağımsız Türkiye tutkusu" sorgulansa, neredeyse yüzde 100 yanıt "EVET" olmaz mı?
Bu satırların yazarı da onlar arasında...
Birini illa diğerinin karşısına koymadan, geniş bakabilmeliyiz.
Şöyle bir soru önem kazanıyor:
"Annan Planı zemininde 1 Mayıs'a kadar çözüm, Türkiye'nin S ü r d ü r ü-l e b i l i r G ü v e n l i ğ i n e neden aykırı olsun?
Belki AB üyesi bir Türkiye ve KKTC, güvenlik için tüm Avrupa'yı arkasına alacak?"
Ne yazık ki, bu sorunun çok net bir cevabından kamuoyu yoksun. Düşündürücü bir sorgulama...
Türkiye'de ne yazık ki, böyle stratejik dosyalar yeterince tartışılmaz.
Uzman görüşleri ekranlara getirilmez.
Örneğin...
İddialı TV kanallarında Türkiye'nin strateji enstitüsü uzmanları ile AB'nin, İngiltere'nin, Yunanistan'ın strateji uzmanları tartışmamışlardır.
Türkiye'nin ve Yunanistan'ın eski Deniz Kuvvetleri komutanları arkadaştırlar... Bugünkü ılıman ortamın ilk yaklaşımlarını onlar yapmışlardır.
Neden karşı karşıya getirilip konuşturulmazlar?
Bu ve benzeri forumlarla, belki kaygıları giderecek, hiç değilse azaltacak formüller ortaya konabilirdi.
Ankara'dakilere ışık tutulabilirdi.
Ama yerli popstar aranıyor gibi içe odaklı ekran ve sayfa podyumlarında, hep aynı kendi ekseninde dönüşler.
Bu durumda askerin çalışmaları, dosyaları, görüşleri tek kaynak oluyor.
Ciddi bir think tank orası...
Bölünmüşlük sadece sivil siyasetçi ile asker arasında mı?
Ya da...
Kıbrıslılar arasında mı?
Duyumlara göre, Ankara'da sivil siyaset ve bürokraside de görüşler örtüşmüyor.
Sözgelişi, Dışişleri'nin, Kıbrıs Masası ile Yunanistan Masası farklı dosyalara sahip.
Askerde de emir ve komuta zinciri içinde - son hali ne olur bilemem ama - farklı ön değerlendirmelerden söz edilmekte.
Böyle önemli ve tarihi bir sorunda, beklenti Çankaya'dan...
"Sürdürülebilir uygarlıkla, sürdürülebilir güvenlik" kavramlarını bütünleştirecek devlet adamı ustalığı gerekiyor.
Çok zor mu?
Zaten o ikisi eş ruhlar gibi birbirini arıyor.
Hermafrodit'in ayrılan eş ruhları gibi onlar...
Mitolojiye göre, erkek güzeli tanrı Hermes (buna sürdürülebilir güvenlik diyelim) ile Güzellik Tanrıçası Afrodit (buna da sürdürülebilir uygarlık diyelim) bir bütündü. Hermafrodit adlı o bütünlük bozulduğundan ve ikisi koptuğundan bu yana, yeniden birleşmek için birbirlerini arıyorlar.
"Herkesin bir eş ruhu olduğunun ve birbirlerini aradıklarının" öyküsü bu.
MGK toplantısında sürdürülebilir uygarlık ile sürdürülebilir güvenliği eş ruhlar gibi bütünleştirecek bilgelik gerek.
Türk halkı da, Kıbrıs Türkü de bunu istiyor, bekliyor.