Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Köln'de Kaplancılar'ın Uludağ diye anılan Merkezi önüne dün öğleye doğru Hayvanları Koruma Derneği minibüsü yanaştı. Görevliler binadaki iki kediyi özel kafeslere koyarak minibüse götürdüler.
Böylece sabahın erken saatlerinde Alman Polisi tarafından basılan kapatılan Kaplancılar'ın merkezinde, artık "Kara Ses"in kedileri bile bırakılmadı.
Dün Kaplancılar'ın Köln Genel Merkezi'nin ve 19 yan kuruluşunun kapatılması, 7 eyaletteki 200 ev ve bürolarına baskın, kedilerine bile el konulması Almanya'da nihayet jetonun düşmesi mi?
Öyle denebilir.
11 Eylül'den sonra artık ABD'de ve Avrupa'da gerçekler görülmeye başladı.
Besledikleri, başını okşayarak şımarttıkları, büyüttükleri, hatta gereğinde kullandıkları yeşil canavar sonunda kendi ellerini de ısırmıştır.

11 Eylül intihar pilotlarından birinin Hamburg'da yaşamakta oluşu, bu kanlı planda Almanya'yla ilişkili bazı radikal arapların görev aldığı yolundaki bulgular, Almanya'da gözbağını çıkattırdı.
Yakın zamana kadar Almanya'da fink atan siyasi islam dernekleri, vakıfları nasıl birden giyotin altına yatırılıverdi?
Sorunun 3 yanıtı var:
1 - Federal Almanya yönetimi "bu dernek vakıf ve kuruluşları kapatırsak yeraltına inerler, onlar üzerinde denetimi yitiririz" gerekçesi arkasında mevzi tutuyorlardı.
Pek inandırıcı değillerdi.
2 - Alman yasalarına göre "dini işlevi olan" sivil toplum örgütlerinin çalışmaları durdurulamaz, kısıtlanamaz.
Çünkü...
Bu hüküm toplumun çoğunluğunu oluşturan hristiyanlar için de geçerlidir. İç siyaset alanında kalmaktadır. Dokunulmazlığa sahip hükümdü.
Daha duyarlı olan şey ise nazi kıyımının bozuk siciline sahip bu ülkede "musevilerin" güvence vitrininde korunmaları gerekmekteydi.
Ve nihayet ülke nüfusunda yeralan diğer azınlıkların ve göçmen işçi nüfusun dinsel inançlarıyla oynanıyormuş gibi bir alınganlık ortamı yaratılırsa karışıklık olabilirdi.
3 - Almanya özellikle radikal siyasi islam kuruluşlarını elinin altında tutarak uluslararası politikalarında kullanıyordu.
Ama...
11 Eylül bu çizgiyi kırdı.
Almanya yasal değişikliği gerçekleştirdi. Dini kuruluşların siyaset yapmalarını, şiddet kullanmalarını, dini amaçları sömürerek mali kaynak yaratmaları yasakladı.
İşte Kaplancıları yan kuruluşlarıyla birlikte Almanya'da "kazıyan" bu hukuk darbesidir.

Kaplancıların kurucusu Cemalettin Kaplan adlı bir emekli müftüydü.
Almanya'da bir süre Erbakan'ın uzantısı Milli Görüşte çalıştı.
Biraz palazlandıktan sonra kendi cemaatini kurdu.
Saçma sapan konuşurdu. Almanya'da sürgündeki Anadolu İslam Federe Devleti'ni ve kendi halifeliğini ilan etmişti.
Şöyle söylemleri vardı:
"İslam'da toprak bütünlüğü vardır. Sınır falan kalkacak. İran'ın toprağı benim de toprağım. Sınırda kelime - i Şahadet getirdin mi iş tamam, pasaport müslümanlıktır."
Cemalettin Kaplan, İran'
a gitmiş. Humeyni'nin huzuruna(!) çıkarılmış. Kendine onu model seçmiş.
O ölünce koltuğuna oğlu Metin Kaplan oturdu. Fakat otorite kuramadı. Kaplancılardan Halil İbrahim Cafer başkaldırarak cemaatten kopup o da halifeliğini ilan etti.
Ve tabii yaşatılmadı.
Metin Kaplan şimdi Almanya'da hapiste. Mahkumiyet nedeni Halil İbrahim Cafer'in öldürülmesi için fetfa vermek, katilleri azmettirmek ve bu amaçla cinayet çetesi oluşturmak.
Almanya İçişleri Bakanı Otto Schily açıkladı; Kaplancılardan sonra sıra diğerlerinde.
Ama ya siyasi, ideolojik, etnik amaçlı diğer şiddet örgütleri?
Onların da kazınması için Almanya ve tümüyle Batı, 11 Eylül gibi bir başka dehşeti yaşamayı mı bekleyecekler?
Almanya'nın yanı sıra diğer AB ülkeleri, örneğin teröre yataklık sabıkalısı Belçika ne yapacak?