Yakın zamanlara kadar,
ABD'de haftada bir gün radyolar ve televizyonlar aynı anda ve ansızın yayınlarını keserlerdi.
Hepsi bir merkeze bağlanırdı.
O merkezden şöyle bir anons yapılırdı:
"Bu bir felaket durumu plan uygulamasıdır.Yönetimin, gereğinde bütün ülkeye aynı anda mesajlarını duyurması için test niteliğindedir.
Şimdi yeniden kanallarınız olağan yayınlarına devam edecektir."
Gerçekten...
Bir nükleer savaş ya da ülkeyi tehdit eden bir tehlike veya doğal afet hallerinde bütün
ABD'ye koordineli bir şekilde seslenebilmenin yöntemi budur.
Beyaz Saray'ın
"Felaket Yönetimi" dosyasındaki önemli sayfalardan biri de budur.
Bu prova bir süredir izleyicilere hissettirilmeden kapalı devre bağlantılarla gerçekleştiriliyor.
TV vericilerinden sadece merkezdeki alıcıların saptayabileceği şifreli yayınlar verilerek, tek merkeze bağlanmanın provası yapılıyor.
Generalin uyarısı
Bize gelince...
17 Ağustos'taki depremden sonra bakanlıkların müsteşarları toplanıyorlar.
Aralarında
2 de general var.
Müsteşarlar iyi niyetle
"düşüncelerini ve yapılması gerekenleri" söylüyorlar.
O anın koşullarına göre çözümler aranıyor.
Bir ara
2 generalden daha yüksek rütbeli olanı, masaya kalın bir dosya koyuyor ve şöyle diyor:
"Beyefendiler, sizlerin bakanlık kasalarında da çok evvelden hazırlanmış olan ayrı dosyalar bulunuyor.Afet veya savaş vukuunda hemen açılması gereken bu dosyalarda, nelerin, ne zaman yapılması gerektiği ayrıntıları ile yazılı..."
Bir örnek ve ötesi
Olayı, birkaç gün önce yazdığım
"İsrail'de Felaket Yönetim Planı" konulu yazı üzerine dinledim.
Körfez Savaşı'nda,
İsrail hazırlıksız yakalanmıştı.
Saddam'ın
Scud füzeleri ülkeyi vururken, füzelerin tahrip gücünden daha büyük
sosyal ve
psikolojik bir
travma ve
kaos yaşanmaktaydı.
"Felaket Yönetim Planı" işte bu acı deneyimin sonrasında hazırlanmıştı.
Planın uygulaması için her yıl provalar hala yapılmaktadır.
İsrail örneğini, plandan satırlarla birlikte bu sütunda yansıtmıştık.
Türkiye'nin de böyle bir dosyasının olması memnuniyet vericidir.
Ancak...
Dosya,
merkezi bir planı yansıtmaktadır.
Gerçi
"asker" ilk saatlerin şoku atlatıldıktan sonra, plan gereği kendisine düşen görevlere yönelmiştir ama uygulama gösteriyor ki, plan, fazlasıyla merkeziyetçi... Üstelik merkezdekilerin de bu planın varlığından haberleri yok.
Oysa
İsrail'in
1991'den sonra geliştirdiği ve bugüne kadar
3 kez uygulamaya koyduğu plan ise, yerel yönetimlerin ve belediyelerin otonom hazırlıklarını ve yapacakları ayrıntılı çalışmaları öngörmekte.
Tek başına
Tel - Aviv ve
Jaffa gibi birkaç yüzbin nüfuslu kent belediyelerinin, kapsamlı terörist eylemler, savaş ve doğal afetlere karşı geliştirdikleri
Acil Yönetim Planı bile
60 milyon nüfuslu Türkiye'nin, kurtarma, müdahale timleri sayısının ve teknolojik olanaklarının çok üstündedir.
İşte zihniyet farkı buradadır.
Futbol topu
Gene
17 Ağustos depreminin hemen ertesinde yapılan toplantıya dönelim.
Deprem gecesi
Başbakan Bülent Ecevit'in uzun süre iletişim kuramadığı konuşuluyor.
Elektrikler kesik.
Telefonlar kilitlenmiş.
Başbakan, OR - AN'daki evinde dış dünyadan soyutlanmış.
General,
ABD'de başkanların
"football kit" diye adlandırılan çantasına gönderme yapıyor.
"Nükleer savaş saldırısı, büyük doğal afetler, ülkeyi tehdit eden terör eylemleri karşısında, başkanın derhal tüm sorumlularla iletişime geçebileceği ve en önemli silahları ateşlemek için gerekli şifrenin bulunduğu bu özel çantanın bir benzeri T.C başbakanlarında da bulunuyor" diyor.
General,
Ecevit'in
OR - AN'da bu çantayı neden kullanmadığı sorusunu da gündeme getiriyor.
O sorular hala cevaplandırılmış değil.
Belki de cevaplandırılmayışı hala yaşanan karmaşanın simgesel cevabı.
..............
NOT: Yukarıdaki bilgilerden bir kısmı, Altemur Kılıç'ın "Ufuk Turu" başlıklı köşesinde yer almıştır.
Yazara E-Posta: gcivaoglu@milliyet.com.tr