Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Sadece 50 davetli için düzenlenen gece için "Gösteri" deyimini, özellikle kullandım. Çünkü bu bir "parti dediğin böyle olur" mesajlı "konsept tanıtımı" idi. Bizler de belki hem davetli hem de davetli rolündeki konu mankenleriydik.Çırağanın ikinci katında kullanılmayan "eski hamam" mekan olarak seçilmişti.Girişteki büyücek oda, bar olarak düzenlenmiş."Som buz" kocaman, oval bir masa.İçki şişeleri, kadehler. Hatta buz kovaları, masanın buz zemini üzerinde...Hamamın orta mekanına girildiğinde kurna taşının bulunması gereken yerde, büyük fıçı formatında bir buz kitlesi daha... Üstündeki bir bakır sahanın gireceği kadar boşluk, deniz ürünlerinden seçmelerle dolu. Madonnanın, Prenses Diananın, Elton Johnun "özel" partilerini düzenlemiş... Geçen hafta da, İstanbulda, bir "parti gösterisi" yaptı. Saçları, kaşları gümüş ve altın renklerine boyanmış, yüzlerine de aynı renklerle desenler çizilmiş, incecik beyaz örtüler içindeki kızlar ve delikanlılar servis yapıyorlar.Pantomim sanatçılarını andırır hareketlerle içki ve çeşitli yiyecekleri sunuşları, günaha davet gibi...Yiyecekler, buzdan yapılmış çam dallarının iğne yapraklarına geçirilmiş.Duvarlarda incecik uzun buz kalıplarının sardığı çiçekler...Dipteki oda ise tam bir hamam... Zemine, buhar izlenimi vererek duman üfleyen sistem, dekoru tamamlıyor.Buzun soğuğuyla hamamın sıcağını çiftleştiren bir ortam yaratılmış.Yumuşacık müziğin eşliğinde uçtaki hamama çağrıldık. Vücutlarını saran incecik giysileriyle iki harikulade kız, kar kayakları üzerinde dans ediyorlar. Gene kar soğuğu ve hamam sıcaklığının çiftleşmesi...Bedenleri birbirine paralel ve göz göze, nefesleri tutturan bir estetik şöleni sundular.Dünyanın her yerinde beğeni alır.Koreograf Nur Sonbahar DANS - Bale ve Dans Okulunun Genel Müdürü... İzlediğimiz genç kızlar da onun öğrencileri. Günaha davet Bu parti gösterisi bağlamında, izlenimler ya da belki de eleştiriler almak amacıyla röportajlar yapıldı. Hissettiklerimi söyledim:"Kendimi "EYES WIDE SHUT" (Gözleri Tamamen Kapalı) filmindeki günah ayininde ya da DA VINCINİN ŞİFRESİ kitabında anlatılan kadın üretkenliği kutsanan ayinlerdeymiş gibi hissettiğimi söyledim.Tabii biz konu mankenleri hiç de o havada değildik. Ama ortamın yaratıcısı W. Joseph Cote konuklarına bu - s a n k i - duygusunu vermişti.Geceyi Betül Mardinin kızı Leyla Aral ve Ayşe Azizoğlu düzenlemişlerdi."Marifet iltifata tabidir" deyip bu güzelliği yansıtıyorum.Hangi tepkilerin gelebileceğini de tahmin ederek... Şifreler gecesi Zaman zaman ben de büyük kentten yorulup deniz kıyısında bir küçük kasabaya sığınmak istemişimdir.Ancak... Hep vazgeçerim. İstanbulu sadece bir deniz kıyısı kasabasına değil, Parise, Londraya, New Yorka hatta Rioya bile değişmem.Mizah çarpması bir isim olan "Takanik" adlı takadan çevirme balık lokantasında... Bir yanda Ayasofyaya, öte yanda Marmaraya bakarak, eski hapishanenin sanatçı mahkumlarının duvarlar arasında özgürlüğe pupa yelken satırlar ve desenler ürettiğini düşünerek Four Seasonsın terasında... Sufi müziği eşliğinde Zeyrekhanede, Kuledibindeki Anemonun, Kumkapıdaki Armadanın büyülü ortamında... Saint Antoine Kilisesinin beyaz melekler gibi süzülen rahibelerini gözleyerek ve fanteziler kurarak Eranın balkonunda... 40 yıldır demlendiğim Çiçek Pasajında, Kumkapıda... Sanat ibadeti yaptığım festivallerinde... Coştuğum Galatasaray maçlarında... Ve daha nice mekanında, kendimden geçerek daha bir sürü şeyler yaparak yukarıda anlattığım sürprizlerle, İstanbulda yaşamak vazgeçilir şey değil.Bugün siyaset yazmamak da, bu güzelliğin çift kat kaymaklı ekmek kadayıfı. g.civaoglu@milliyet.com.tr İstanbul bırakılır mı?