Güneri Cıvaoğlu
DYP'de
yaprak dökümü dün de sürdü.
Bir sürpriz olmazsa,
Yılmaz Hükümeti'nin güvenoyu alabileceği artık görünüyor.
Hatta...
Salı günü, yeni hükümetin başbakanlık ve bakanlıkları devralmasından sonra,
DYP'den bir
istifa sağanağı daha beklenmekte. Güvenoylamasında
Yılmaz Hükümeti, red cephesine - oldukça açık - fark dahi yapabilir.
Bu izlenimler,
Türkiye'de tansiyonu düşürdü.
Ekonomi rahatladı... Örneğin... Faizler düştü. Borsa yükseldi. Döviz tırmanışı durakladı.
Türkiye insanı, çok parçalı da olsa, bu hükümetin çağdaş, laik, şaibesiz ve temiz görüntüsüne güven duyuyor.
Kısacası...
Gerilim
"tatile çıktı."
Biz de öyle...
Haftasonunu
Akdeniz sahilinde geçirmek üzere iki günlük bir tatil kaçamağı yaptık.
Bütün yıl, televizyondaki
DURUM programı nedeniyle Pazar günleri dahil çalıştıktan sonra, doğrusu, şu kısacık tatil bile
"Oh... Dünya varmış" dedirtiyor.
Hele,
Türkiye üzerinden
Refahyol adlı
bitli yorganı attığı için tatil daha da bir keyifli...
23 yıldır bu haftalarda hep yaptığımız gibi, gene
Kemer'deyiz.
Bütün tatil köyleri dolu.
Oteller, pansiyonlar da...
Akdeniz sahillerinde
"milyonlarca sarışın baş" dalgalanıyor.
Çeyrek yüzyıl kadar önceydi...
Bizim kuşağın bütün genç gazetecileri gibi
Çetin Altan'ın köşe yazılarını yutarcasına okuyordum.
Çetin Altan, o zaman da yeni şeyler söylüyordu.
Ufuklar açıyordu.
İhracatın, hala,
3 milyon dolarda güdük kalmasını eleştiriyordu... Üretmeyen, dünyaya açılamayan
Türkiye için özlemlerini yansıtıyordu.
"Gün gelecek... Türkiye'nin ihracatı 20 milyon dolara dayanacak. Sahillerimizde 5 milyon turistin sarışın başları dalgalanacak... Türkiye, işte o zaman kabuğunu kırmış olacak" diye yazıyordu.
İşte
Türkiye'nin ihracatı
20 milyon doları aştı bile.
Bavul turizmi ile yapılan kayıt dışı ihracat ise
15 milyar doları yakalamış gibi.
Bu yıl turist sayısının ise
10 milyonu geçmesi bekleniyor.
Şu satırları yazarken, az ötede
plaj voleybolu oynayan gençlere gözüm takılıyor.
İncecik bellerinde ya da ayak bileklerinde altın zincirlerle, tenis topu göğüslü, üstsüz kızlar... sırım gibi delikanlılar...
Çetin Altan'ı anıyorum.
Aslında...
O,
Türkiye'nin sadece ekonomik olarak kabuğunu kıracağını söylemiyordu.
Milyonlarca turistin
Türkiye'ye demokrasi ve kültür pencerelerini de açacağını...
Türkiye ile çağdaş batıyı bütünleştireceğini düşünüyordu.
Haklıydı.
Türkiye, bugün
Refah Partisi'ni
"doku uyuşmazlığı" nedeniyle reddedebilmişse, bunda batılı yaşam tarzını ve bu tarzın omurgası olan demokrasiyi benimsemiş olmanın katkısı büyüktür.
Buraya ilk kez
17 Mayıs 1973'te
Valtur - İtalyan Tatil Köyü'nün açılışında gelmiştik.
Bir avuç
Türk'tük.
Çoğunluk,
İtalyan ve
Fransız'dı.
Kemer'in, hatta
Antalya'nın ilk tatil köyüydü.
Antalya'dan
Kemer'e yol, o yıl açılmıştı.
Daha öteye yol yoktu. Yani,
Kalkan'a,
Fethiye'ye,
Dalaman'a,
Marmaris'e,
Bodrum'a,
Kuşadası'na,
Efes'e,
İzmir'e devam etmiyordu.
Kemer'liler, daha bir yıl öncesi, portakalı, karpuzu, narı, sebzeyi
Antalya'ya yelkenli kayıklarla götürdüklerini anlatmışlardı.
Kemer, küçücük bir köydü.
İstanbul'a telefon etmek için,
3 kilometre yürür, jandarma karakolu ve muhtarlıkla yanyana köyevinden bozma küçük postanesinde kuyruğa girerdik.
Aradan
23 yıl geçti... Biz her yazın başında ve sonunda buralara gelmeyi sürdürdük.
Bu doğaya aşığız.
Şimdi...
Antalya'da dünya standartında sayısız otel var.
Kemer'de ve
Kemer'in ötesinde
Kalkan'a kadar birbirinden güzel tatil köyleri uzanıyor.
Kemer, bakımlı bir ilçe oldu.
Türkiye sahilleri,
Avrupa'nın hatta yeni yeni
Amerika'nın gözde çekim alanı oldu.
Kemer'den,
Bodrum'dan,
Marmaris'ten,
Kaş'tan,
Çeşme'den,
Göcek'ten,
Fethiye'den,
Kuşadası'ndan... çıkın yukarılara
Ayvalık'tan... kısacası sahillerden
Refah Partisi'ne oy çıkmaz.
Çünkü, burada ekonomik düzey yüksek. Sahil insanı çağdaş kültürle içiçe.
Ne yöresine ne de dünya görüşüne kara çarşaf giydirmiyor.
O halde... İrtica ile mücadelenin formülü açık.
Bütün
Türkiye'yi
Ege standartına ulaştırmak...
Ne irtica... ne de bölücü terör. O yüksekliklere kaldırılmış çıtayı aşamaz.
Yazara EmailG.Civaoglu@milliyet.com.tr