Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       Deniz Baykal, TRT 1'de Kurtul Altuğ ile söyleşisinde "hükümete CHP desteğinin nasıl pamuk ipliğine bağlı olduğunu" bir kez daha ortaya koydu.
Siyaset ve ekonomi boyutları bir yana, "yolsuzluk kuşkularını" dile getiren söylemi, ağırdı.
Ve...
Atatürk'ün sofrasından bir hukuk dersini anımsatıyordu.
Devrin Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt, savcılara, yani o zamanki adıyla müdde - i umumilere "Cumhuriyet Savcısı" denilmesini kararlaştırır.
Diğer bakanlar, hop oturup hop kalkarlar.
Atatürk'e, Bozkurt'u şikayet ederler:
Özellikle İçişleri Bakanı Şükrü Kaya, çok rahatsızdır.
"Cumhuriyet'in Büyükelçisi değil mi... Onlara neden Cumhuriyet Büyükelçisi denmiyor?
Haydi onlar yurtdışında görev yapıyorlar, bulundukları ülkeler bu ünvan farkı üzerinde durmayabilirler.
Ama...
Valilerimiz, kaymakamlarımız var.
Onlara neden Cumhuriyet Valisi, Cumhuriyet Kaymakamı denmiyor?"
Konu, Atatürk'ün sofrasına kadar gelir.
Mahmut Esat Bozkurt izah eder:
"Cumhuriyet adına, hiç bir yerden emir almaksızın ve kendi inisiyatifiyle harekete geçmek, Cumhuriyet'in bütün değerlerini insanlarını, kurumlarını ve ilkelerini savunmak yetkisi, sadece savcılara aittir.
O nedenle...
Savcılarımıza - Cumhuriyet Savcısı - deniliyor."
Atatürk "sen devam et Bozkurt" der.
Mahmut Esat Bozkurt, Lozan ve Fribourg Üniversitelerinden Hukuk Doktoruydu.
1920'den 1930'lu yılların sonlarına kadar Adalet Bakanlığı yaptı.
Türkiye Hukuk Devrimi'ni yaptı.
İsviçre'den Medeni Kanun ve Borçlar Kanunu, İtalya'dan Ceza Kanunu, Almanya'dan Ticaret Kanunu, bunların Usül Kanunlarını Türkiye'ye uyarlattı. Kadınlara seçme ve seçilme hakkını tanıyan kanunu da o gerçekleştirdi.

Deniz Baykal'ın neler söylediği ve hangi olayları dile getirdiği ortada.
Konunun hükümet sorunu haline gelmeden, hukuk devleti sorunu olarak çözülmesi gerekir.
Çünkü...
Konu, hükümet ya da muhalefet değil... Cumhuriyet'in hukuk devleti ilkesi kapsamındadır.
Yargıtay 4.Ceza Dairesi Başkanı Doç.Dr.Sami Selçuk'un "Zorba Devletten Hukukun Üstünlüğüne" adlı yapıtından şu satırlar, altı çizilerek okunmalıdır:
"Hukuk, adalet süzgecinden; devlet de, hukuk süzgecinden geçtikten sonra elde edilen şey, hukuk devletidir."
Bir iktidarın seçmenleri vardır...
Liderinin hayranları vardır.
Kökleşmiş partiler, en başarısız dönemlerinde dahi, gene ayakta kalacak seçmene ve desteğe sahiptirler.
Fakat...
İktidarları çürüten, çökerten şey; yolsuzluk söylentileri ve bunların üzerine gidilmediği yolunda kuşkuların oluşmasıdır.
Yılmaz, ard arda siyasi yenilgiler alırken, partisinde gene güçlüydü.
Kamuoyunda saygındı.
"Dürüst" kişiliği, hızla kirlenen bir toplumda O'nu hep ayakta tutuyordu.
Kişiliği ile ilgili gene hiç kuşku yok.
Ama...
Deniz Baykal'ın iddialarının da suskunlukla geçecek gibi olmadığı açık.

Baykal, daha önce bize de söylediği gibi, dün televizyonda açıkça "bu hükümetin son kullanılma tarihini doldurduğu" mesajını verdi.
Fakat...
Dikkat ediniz.
"Düşüreceğiz" demedi.
Çünkü...
Bunun sorumluluğunu biliyor.
Alternatifinin neler olabileceğini seziyor.
Böyle bir faturanın önüne koyacağı paha da adım atmak istemez.
Buna karşın...
Önümüzdeki haftalarda ard arda Meclis Soruşturma Önergeleri verilirse, CHP oylarının, bakan düşürmeye kadar uzanan toplu tavırlar ortaya koyması sürpriz sayılmamalı.
Bazı bakanların düşmesinden çok...
O bakanların hükümete çizecekleri imaj, kamuoyunda bırakacakları izlenim, hadisenin cürmünü aşan çapta tahribat yapacaktır.
Öte yandan...
İrtica ile Mücadele adı altında hükümetin kendini angaje ettiği yasalar paketi, Meclis avlusuna bırakılmış sahipsiz çocuklar gibi...
İktidar, bu tasarılara sahip çıkmıyor.
CHP'den destek isterken, kendisi destek vermekte üzerine düşeni - henüz - yapabilmiş değil.
Bu da hükümetin içten çürümesine ve kendisi için belirlediği misyonunu yapamayacağı, tamamlayamayacağı gibi yargıların doğmasına neden olabilir.
Türkiye'nin aşmış gibi gördüğümüz bunalımını, yeniden gündeme getirebilir.
Bizzat Başbakanlık bünyesinde oluşturulan Takip Kurulu'nun vardığı sonuçlar dahi, düşündürücüdür.
Toplantı sonucunda ortaya çıkan sonuç:
"Siyasi islamda ve kökten dinci akımlarda değişen hiçbir şeyin olmadığı..."
Bugünkü Milliyet'te Yusuf Özkan'ın imzasıyla verilen haberde, varılan sonuçları ayrıntılarıyla okumuş olmalısınız.
Aslında...
Bu konu da, gene hukuk devletinin çarkları ve ilkeleri içinde çözüm bulabilir.
Mahmut Esat Bozkurt'un ruhu şad olsun.



Yazara E-Posta: G.Civaoglu@milliyet.com.tr