O nedenle, Fransanın 17 Aralık kararına adeta damlalıkla zehir gibi sızdırmaya çalıştığı Türkiyeye "özel statü"lü üyelik seçeneği, hukuki dayanaktan yoksun.AB Kurucu Anlaşması, daha önceki anlaşmaların tümünü kapsayan son anlaşmadır. AB Kurucu Anlaşmasının sadece "tam üyeliği" düzenleyen başka "statü seçeneği" düzenlemeyen 49. maddesi, daha önce 237. maddeydi.1987de Turgut Özal, "Türkiyenin tam üyelik" başvurusunu işte bu 237. maddeye göre yapmıştı. AB Kurucu Anlaşmasının 49. maddesi, "sadece tam üyelik için müzakereyi" öngörmekte. Turgut Özal, o sıralarda Sovyet blokunun çatırdamakta olduğunu sezmişti. Sovyetler dağıldığında, Avrupanın Moskova uydusu devletlerinin kopacağını ve bunların ABye üye yapılacaklarını öngörmüştü.Büyük paketin içinde Türkiyenin de yer alması halinde, süreçten dışlanamayacağı görüşündeydi.Tam zamanında "tam üyelik" başvurusu yaptı.Kimilerine göre, bu başvuru geri çevrilecekti.Oysa, Özal hesabı doğruydu.AB, Türkiyeye dirsek atarsa, ileride AB tarafından kendilerinin de dışlanacağı ve yalnız kalacakları algılaması yapacak Doğu Avrupa ülkeleri, Moskovadan kopmakta tereddüde düşeceklerdi.ABnin, Türkiyenin başvurusunu geri çevirmeyiş nedenlerinden biri de budur. Geleceği görmek Eski 237. (yeni 49.) maddelerde "tam üyelik" tek yoldur.Ama, AB Anayasası öyle değil...AB ülkelerinde tartışılan, bazılarında -örneğin Fransada- referanduma sunulacak olan AB Anayasasında, "farklı statü" öngörülmekte... "Yakın komşuluk ilişkisini kuvvetlendiren statü" bu.Fransanın 17 Aralık kararına "tam üyeliğin" yanı sıra damlalıkla sızdırmaya çalıştığı "seçenek" işte bu hukuk zemininde yer bulabilir.Ve..."Özel statü" seçeneğinin, "yeni AB Anayasasına Türkiye için konulduğu" konuşulmakta. Anayasanın fendi Peki...Yeni anayasa düzenlemesiyle, eğer bir de 17 Aralık açıklamasına "özel statülü üye" seçeneği girerse, Türkiye "ters sarmaya" mı alınmış olacak?1- 17 Aralık için taslaklarda bildiğimiz kadarıyla böyle bir ifade yok.2- Fransa, bu "özel statü" seçeneği kelimelerini 17 Aralık açıklama metnine sokuştursa bile, hukuki zemin bulacağı çok kuşkulu.Çünkü, yürürlükte olan AB Kurucu Anlaşmasında kapı kapalı.Yeni anayasanın yürürlüğe girmesi ise pek mümkün görünmüyor.Referandumda kabul edilmemek olasılığı bulunan üye ülke sayısı az değil. Özellikle İngilterenin "ret" olasılığı çok ağır basıyor.Bu durumda, hiç değilse şu aşamalarda, Türkiye için "kuvvetlendirilmiş özel statü" hukuk dayanağından yoksun. "Ters sarma" iddiaları "teorik" ve "hipotetik..." Teorik / hipotetik Türkiye için, şapkadan tavşan çıkarır gibi "alternatif statü" oyunlarını hazırlayanların beyni, Fransa eski bakanlarından Avrupa Parlamentosu üyesi Jacques Toubon...Onun dosyasında Türkiyeye iki alanda tam üyelik, diğer alanlarda, kuvvetlendirilmiş komşu özel statüsü öngörülmekte..."Tam üyelik 1- Ticaret politikaları 2- Ortak Güvenlik ve Savunması alanlarında geçerli olmalı" görüşünde...Ancak, bunun bile "samimi olduğu" söylenemez.AB sürecini en iyi bilenlerden biri olan Büyükelçi Nihat Akyola göre tam üye olmayan bir ülkenin masada oturması ve oy kullanması mümkün değil.Masada oturmadan, karar süreçlerinde yer almadan, veto hakkı olmadan, oy kullanamadan Türkiye, Toubonun lütfettiği(!!!) "yarım porsiyon tam üye" bile olamaz.......Kısacası tüm bunlar abesle iştigal..........Türkiye, 17 Aralıkta müzakere tarihini almalı. Cebine koymalı. Bu kavşağı da aşıp yoluna devam etmeli. g.civaoglu@milliyet.com.tr Tezgâhta ne var?