Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Başbakan Ahmet Davut-oğlu’nu dinlerken şu bilgece söylemi hatırladım.
“Söz var kestire başı
Söz var kese savaşı
Söz ola avlu aşı
Bal, yağ ede bir söz...”
Davutoğlu “üslubuyla” tansiyonu düşürebileceğinin işaretlerini veriyor.
Bağırıp çağırmadan, sakin, ses tonu rahatlatıcı.
Konuşmasının içeriği de “entelektüel” renkler yansıtıyor.
Polemik de yapmakta ama çıtayı düşürmeden.
Örneğin...
Meclis kürsüsüne CHP’li vekilin fırlattığı kitapçık üzerine “Kitap kutsaldır. Kitap için üzülüyorum. Kitap kâğıttan yapılır. Kâğıt ağaçtan... Ağaç topraktan gelmiştir. Yani hepimizin ortak yeri” mealinde söylemi kulaklardaki yılların pasını sildi.
Çok uzun süredir özlediğimiz bir irtifadaydı.
Bülent Ecevit’ten bu yana, fikirlerine katılsak da katılmasak da, Davutoğlu nihayet içinde dinlenilmesi zaman zaman keyif veren nitelikli konuşmalar yapıyor.
Daha gazeteciliğe başlamadığım lise yıllarında radyoda -o zamanlar TV yoktu- Meclis’teki görüşmeleri ailece dinlerdik.
CHP’li Hıfzı Oğuz Bekata ile dönemin Milli Eğitim Bakanı Celal Yardımcı arasındaki kürsü tartışmasını hâlâ hatırlıyorum.
Fransız düşünür / eski başbakan Clemenceau’nun satırları üzerine o ne keyifli bir polemikti.
Öyle bağırmalar, şimşek çakan tehditkâr bakışlarla, kürsüye indirilen yumruklarla değil.
“Ufuk turları” yaparak...

EPİSTEMOLOJİ VE ARŞÖVEK

DAVUTOĞLU’nun ilk konuşmasında kullandığı “epistemoloji” sözcüğü o gün Google’de en çok aranan kelime olmuş.
“Bilginin doğası, kapsamı ve kaynağı ile ilgili felsefe” anlamına gelen bu kelime aslında “yeni dönemin” simgesidir.
İçeriği daha dolgun konuşmaların habercisi olarak bir kenara yazın.
“Kelimeler” sadece içerik değildir önemli siyaset tavırlarının da tercümesidir / göstergesidir.
Bir anı daha...
.......................
1960’lı yılların başlarıydı.
CHP Genel Başkanı İsmet İnönü Başbakan’dı.
Kıbrıs “intifa” etmek üzereydi.
Rumlar, adadaki Türkleri eziyor, kıyıyordu.
Papaz Makarios Kıbrıs Cumhurbaşkanı’ydı.
İsmet İnönü Meclis kürsüsünde onu hedef alarak konuşuyordu.
Ama...
Makarios’tan “Cumhurbaşkanı” diye bahsetmek istemiyordu.
O nedenle “Arşövek Makarios” kelimelerini kullanmaktaydı.
Arşövek’in anlamı “Baş Papaz”dır.
Zaten cumhurbaşkanlığını da papaz giysileriyle yapmakta olan Makarios’u artık “Cumhurbaşkanı değil, sadece dini statüsüyle tanıdığının” mesajını veriyordu.
Bu “siyasi” mesajın yanı sıra bir de dünyaya “Bakın, bu Makarios din adamıdır, Türklere cinayetlerin / kıyımın bir din adamı tarafından yapılması ne acı” diye seslenmiş oluyordu.
Genel Kurul Salonu’nun hemen arkasında olan basın locasındaydım.
Aşağıda bize yakın sıralardan milletvekillerinin birbirleriyle konuşmaları duyuluyordu.
İnönü her “Arşövek Makarios” dediğinde, o milletvekilleri “Ne diyor? Paşa ne diyor, arş diye bir şeyler söylüyor ama tam anlayamadım” diye sorular yöneltiyorlardı birbirlerine.
O zamanlar cep telefonları ve Google olmadığı için sorular cevapsız kaldı. Ama...
İnönü’nün “Arşövek (Baş Papaz) Makarios” söylemi salondaki milletvekillerine değil Lefkoşa’ya ve küresel diplomasi adreslerineydi.
........................
Davutoğlu’nun da konuşmalarında sanırım böyle ince ayarlı “mesaj” sözcükler olacak.
Sesin niteliği yankısındadır.
Eğer Davutoğlu çıtayı düşürmezse muhalefetten gelecek yankıların da o düzeye sıçramalar yapması gerekecek.
Sığ kalmamak için bu bir “siyaset ve hal dili” gereğidir.
“Devletin doruklarında böyle bir üslup yamaçlara ve toplum düzeyine de dalga dalga yayılsın” diliyoruz.