İşte kültür farkı...
Irak halkı, hala kanlı diktatör
Saddam'ı başında taşıyor.
Yugoslav halkı ise diğer kanlı diktatör
Miloşeviç'i çökertmekte.
Saddam, mermer başkanlık saraylarında, oğluna bile geleceğin diktatörlük statüsünü sağlarken
Miloşeviç, Birleşik Muhalefet Hareketi'nin lideri
Kostunica'nın başını çektiği halk hareketi ile tarihin çöp sepetine fırlatılmakta.
Parlamentoyu halk ele geçirdi.
Radyo ve televizyon binasını da...
Polis, halkın yanında.
BBC'ye göre, askerler miğferlerini atıp demokrasi selinin yanında yer alıyor.
Bu durumda,
Miloşeviç, ya ilkel milliyetçiliğe bağladığı kandırılmış yığınlarla iç savaş girişimi yapabilir... Ya da
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin
Luanda ve
Burundi'nin yanı sıra,
Balkanlar için de kurduğu
Özel Savaş Suçluları Mahkemesi'nde yargılanma kaderine katlanır.
Haklılar ve demokrasi kazanacaktır.
Doğrular ve yanlışlar
Türkiye'ye dönelim...
Kanun Gücünde Kararnameler, çağımızın
"Better Governance" "iyi idare" arayış ve yönelişinin yapı taşları arasındadır.
ABD seçimler kampanyasında, bu konu tartışılmakta.
G8'lerin
82 maddelik Okinova Belgesi'ne ve
New York'taki
Millenium Belgesi'ne de
"Better Governance" deyimi girdi.
"Yöneten devlet" ilkesinin daha etkin uygulanabilmesi için formüllerden biri de
yönetimlere Kanun Gücünde Kararname yetkisi vermek.
Önce,
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in iki
KHK'yı geri göndermesi...
Dün de
Anayasa Mahkemesi'nin, bir dizi
KHK'ya dayanak olan
Yetki Yasası'nı iptal kararı, ilk bakışta
"onlarda KHK'lar 'IN',
bizde 'OUT'
mu?" kuşkusunu vermekte.
Bu, sadece dış görüntüdür.
"Yönetemeyen devlet", Türkiye'nin de sorunudur.
Bir yandan...
Kendi içinde aykırılıklarla uyum özürlü, çok ortaklı hükümetler...Öte yandan...
Muhalefetin, bir yasanın Meclis'ten çıkmasını kilitleyebileceği tüzük boşlukları..."Yöneten devlet", kuşatma altındadır.
O halde...
Türkiye, KHK'ları ve bunların hukuksal dayanakları olan
Yetki Yasaları'nı tedavülden kaldıracak değildir.
Otomatik iptal
Fakat...
Zamanla çizgisinden, özünden saptırıldı.
Örneğin...
KHK'ların yürürlüğe girişlerinden bir süre sonra
Meclis'te oylanması zorunluğu vardır.
Ama...
Süre belirtilmediği için özellikle
1983'ten sonraki yıllarda, - genellikle - bu yapılmadı.
Dahası...
Anayasa, "konuların belirli olmasını" öngördüğü halde,
KHK'lar için genel
Yetki Yasaları'nı, hükümetler, adeta sınırsız denebilecek kadar geniş kapsamda çıkartmaya başladılar.
Hükümetlerin böylece
"Yasama yetkisini gasp" kuşkuları oluştu.
Belki de o nedenle,
Anayasa Mahkemesi, özellikle
Özal döneminde,
Yetki Yasaları'nın hemen hemen tamamı için
iptal kararı vermekteydi.
Amacını aşmak
İptal edilen son
Yetki Yasası için de aynı saptama geçerlidir.
Gerçi, henüz kararın gerekçesi yazılmış ve açıklanmış değil.
Ama...
Aldığım bilgilere göre, iptal nedeni gene aynı.
"Bu yetki yasasının el atmadığı alan yok. Türkiye, bir tek Yetki Yasası ve ona bağlı KHK'larla, neredeyse yeniden yapılandırılıyor."
Anayasa "belirli konular" deyimini benimseyerek,
sınırlar konulması koşulunu getirmiş.
Anayasa Mahkemesi sınırları belirsiz yetki yasasını düzeltirken haksız mı?
Ama
Anayasa Mahkemesi'nin,
Anayasa'da olmayan
"ivedilik" ve
"zorunlu haller" gibi hükümete ait olan takdir yetkilerini sahiplenmesi de doğru değil.
Yazara E-Posta: gcivaoglu@milliyet.com.tr