Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Her şey bir yana Kılıçdaroğlu’na yumruk atan Orhan Övet’in hapisten “denetimli serbestlikle” çıktıktan sonra bir gün bile imza için karakola gitmemesi akıl alır şey değil.
4 ay boyunca karakola uğramıyor.
Üstelik 26 sabıkası olan biri.
Yani...
Potansiyel suçlu.
Her an suç işleyebilir.
Ve...
Polis takibe geçmemiş.
Adam elini kolunu sallayarak demokrasinin mabedi parlamentoya gelmiş.
Giriş kartı almış.
Sonra da Ana Muhalefet Partisi liderine grup toplantı salonunun kapısında yumruk atabilmiş.
Oysa karakola giderek imza atmadığı için takibe alınsaydı belki de adı “sakıncalılar” listesinde yer alacaktı.
Meclis girişinde görevli polis onun adını yazdığında bilgisayar alarm verecekti.
Salı günleri çok kişinin Meclis’e gelmesi, “randevu” sisteminin grup toplantısı günlerinde uygulanmaması elbette sakıncalı ama kimlerin giriş kartı alamayacağı görevli polis memurunun bilgisayarda bir tık mesafesinde olabilir.
Bu nasıl bir “denetimli serbestliktir?”
Nerede “denetim?”
Hakimler yüzlerce binlerce “denetimli serbestlik” kararı veriyor.
Ama...
Şu olay bile “denetimin” ciddi olarak uygulanmadığı kuşkularının altını çizmekte.
Parlamentoya Orhan Övet “yumruk atmaya” gelmiş.
Gerekçesi...
“Kılıçdaroğlu’ndan gıcık kapmasıymış.”
Ya birileri eylem koymak için gelse!
Çok daha vahim terörist saldırısı olsa!
Meclis Başkanı Cemil Çiçek’in grup temsilcileriyle “güvenlik toplantısı” doğru karar.
Yıllar öncesinden yapılmalıydı.
Gruplarda liderlerin atarlamalarını alkışlatmak için içeri adam doldurmak, Meclis’in kapılarını haftada bir gün “kevgire” döndürmüştü.
Şimdi...
Düzeltiliyor... Fakat...
Şu “denetimli serbestlik” de “denetimsiz serbestlik” olmaktan çıkarılmalı.

Haberin Devamı

ENKAZ EDEBİYATI

TÜRKİYE‘de hiç güncelliğini kaybetmeyen şey “enkaz edebiyatıdır.”
İktidara gelenler özellikle ekonomik durum için “enkaz devraldık” söylemini pek severler.
Sadece siyasetçiler değil.
Bürokratlar da öyle.
Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı “enkaz” edebiyatını “arkeolojik kazıya” çevirdi.
Taaa 1994’e, Tansu Çiller’in başbakanlığı dönemine kadar kazıyı derinleştirdi.
Birkaç gündür gazetelerde, TV’lerde Başçı’nın “1994 enkazı” tartışılıyor.
“Bugünlere, 1994’teki yanlış faiz uygulamaları olumsuzluklar taşımış!..”
...................
Tansu Çiller dün bu konuda bir açıklama yaptı.
Hayli uzun açıklamadan bazı satırları yansıtıyorum:
‘5 Nisan 1994 tarihli ekonomik kararlarını, yalnızca faiz seviyelerinin düşürülmesine yönelik olguya indirgemek sığ ve yanlış bir analizdir.
Resmin tamamına bakma gereği vardır.
1980’lerin ikinci yarısından itibaren hızla yükselen kamu açıkları ve sıcak para girişiyle desteklenen Türk lirasının değer kazanması ve bu gelişmelere bağlı olarak para, sermaye ve döviz piyasalarında yaşanan dengesizlikler ekonomiyi hızla bir kriz ortamına sürüklemiştir. Bankacılık işlemleri ise devlet tahvillerinin yüksek faizlerini toplayan bir sisteme dönüşmüş ve bu ortam üretim ve istihdamı engelleyen, rant ekonomisine yol açan bir sarmalı beslemiştir.
..................
5 Nisan 1994 ekonomik kararları ile yıllardan beri bozulan dengeleri düzeltmek, Türk lirasına istikrar kazandırmak, üretim ve ihracat artışını hızlandırmak, rekabete açık olan, dış talebe dayalı ve sürdürülebilir bir büyüme hızını yakalamak ve sübvansiyon dağıtan bir devlet yapısından ekonomide piyasa düzeninin tüm kurum ve kurallarıyla işlemesini sağlayan, sosyal dengeleri gözeten bir devlet yapısına geçilmesi hedeflenmiştir.
Nitekim 5 Nisan ekonomik kararlarının uygulanması sonucunda 1995, 1996 ve 1997 yıllarında 3 yıl üst üste ortalama % 7 büyüme hızı ile Türkiye en çok büyüyen OECD ülkesi olmuştur. Bu çerçevede enflasyon iki haneli rakamlara düşürülmüş, ihracatta artış sağlanmış, Merkez Bankası rezervleri 16.5 milyar dolar seviyesine yükselmiştir. Bu süreçte faizler önceleri yükselse bile, aşamalı olarak ve seyrinde aşağıya inmiştir. Ayrıca, bütün bunlar yapılırken dış borçlanma artışı asgari düzeyde tutulabilmiştir. Sonuçta Türkiye önemli bir ekonomik başarı kazanmıştır. ‘
..................
Başçı değerli bir bürokrat.
Olabildiğince dik durmaya ve Merkez Bankası özerkliğini sürdürmeye çalışıyor.
1994’e inerek istinat duvarları örmeye ihtiyacı yok.