Üç şeyin eskisi iyidir derler; Halının, şarabın ve diplomatın...
Ama bu göz, damak ve değer seçiciliği yoksa ve allı güllü tüylü halı, sirke şarapla yetiniliyorsa diplomatta da derinlik aranmaz. Bunu, insan varlıklarımızı kıyım makinesine bir dişli daha eklenmekte olduğu için yazıyorum.
Diplomatlar da 61 yaş emeklilik yasası kapsamında yer alınca 80 büyükelçi tasfiye olacak.
Hürriyet’in manşeti gibi "A takımı yok ediliyor."
Savaş eşiğinde yapılacak şey mi bu?
61 yaşta emeklilik, partizanlıkla, "hamil - i kart yakinimdir" torpiliyle şişirilmiş memur kadrolarının makule indirilmesi için bulunan formüldür.
Bankamatik denilenlerin, yani, hiç işyerine uğramadan aydan aya para çekenlerin, işi olmadan oturarak maaş alanların kene gibi yapıştıkları devlet sırtından koparılıp alınması içindir. Bir tek kez bile sınava girmeden, torpille, parti rüzgârıyla terfi eden, devlet sırtında yük olanlardan kurtulmak içindir.
Gizli işsizlik yükünün bütçeden kalkması, ekonomik programın başarı şansı için önemli bir katkı olacaktır.
Vergilerimizle neden asalak besleyelim?
Ama...
Sırf onların yüzünden devleti omuzlarında taşıyan seçkinlerimizi de neden harcayalım?
O halde, bu ilkelerden hareketle 61 yaş yasası her meslekten memurlar için bazı ölçütler getirmeli, hatta istisnalar koymalıdır.
Tüm memurlar için 65 yaş gibi bir toptancılık yanlıştır.
Bilim adamları, hukukçular, tıp adamları ve benzeri alanlarda, yılların içinden kök sala sala gelmiş insanlarımız değerler kabzımallığının toptancı hoyratlığına bırakılamaz.
Onlar arasından diplomatlar, şu geçmekte olduğumuz çok duyarlı süreç nedeniyle daha da güncel bir sorun.
Savaş sırasında, bir ülkenin silahlı kuvvetleri, en seçkin 80 komutanını emekliye ayırır mı?
Kriz patlasa, piyasaların adeta çıldırdığı günlerde, ekonominin kurmay başkanı olan Merkez Bankası Başkanı ve ekonominin beyni sayılan bütün kurmaylar, toptan emekliye ayırılır mı?
Bunlar çılgınlıksa... Savaşın eşiğinde en seçkin 80 diplomatı emekliye ayırmak akıllılık mı?
Kaldı ki şu anda silahsız savaş sürüyor.
"Diplomasi, silahsız savaştır. Onun bittiği yerde silahlı savaş başlar... Fakat ardından gene diplomasinin silahsız savaşına bırakır yerini."
Diplomatlar, zor yetişen çiçekler gibidir.
Devlet memurluğuna giriş sınavından sonra Dışişleri Bakanlığı’nın çok çetin yazılı ve sözlü sınavlarından geçerler.
Hem yabancı dil bilgisi, hem mesleki bilgi ve yetenek.
3. kâtiplikten sonra her kademe yükselişte iyi sicil almanın yanı sıra sınav geçmek zorunluğu vardır.
En az iki dili çok iyi bilmelidir.
Büyükelçi olduğunda 4 - 5 dile egemen olan diplomatlarımız var.
Diplomasi deneyim ve çevre mesleğidir de.
"DİPLOMAT" adlı kitapta verilen mesajı özetle yansıtayım:
Diplomat daha ilk gençlik yıllarında, uluslararası meslek arkadaşlıkları kurar. Şu ya da bu ülkenin kendi gibi genç kâtip düzeyindekilerle, yemeğe çıkar, tenis oynar, konsere gider, çapkınlık yapar, kitaplarını, hülyalarını paylaşır. Beraber çalıştıkları diplomatların maiyetinde gittiği uluslararası toplantılarda karşılaşır, yazışır, dostluklarını sürdürürler.
Daha ileri kademelerde, artık evlenmişlerdir. Çocukları olmuştur. Bazen aynı ülkede görev yaparlar. Eşleri, çocukları da arkadaş olurlar. Birbirlerini yıllar içinde tartmışlar, karşılıklı güven ortamı oluşmuştur.
Artık büyükelçi olduklarında böyle küresel bir dost ağına, diplomasiden tarihe, güzel sanatlara kadar çeşitlenen bir ortak dile sahiptirler.
Her biri bu birikimi ülkelerine sunarlar.
Elbette, tümü böyledir diyemem. Ama bu düzeyde olmayanlar istisnadır.
Şimdi onları en verimli yıllarında kıyıma tabi tutmak, bir tür değerler jenositidir.
Tarih yargılar.